Türk tarımının büyümesi veya küçülmesi bir tartışma konusudur.
Bilim çevreleri ve muhalif meslek kuruluşları ve partiler tarımın her geçen yıl küçüldüğünü,iktidar çevreleri ise büyüdüğünü iddia ederler.Muhalifler elinde bir kısım sosyal medya,çok az sayıda gazete ve Tv bulunurken iktidar kesiminin imkanları haliyle daha geniştir.En başta elinde TÜİK gibi resmi rakamların hakimi bir kurum mevcuttur.
Peki doğruyu nasıl bulacağız?
Önce yatırımları ele alalım. Gelişmekte olan pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik büyümede belirleyici en önemli unsurlardan birisi de sabit sermaye yatırımlarıdır. Yatırımları yabancı sermaye-yerli sermaye ve devlet yatırımları olarak üç grupta toplayabiliriz.
Tarıma yapılan sabit sermaye yatırımları, tarımsal gelişmenin sağlanmasına etki eden en önemli faktörlerden biridir. Tarıma yapılan sabit sermaye yatırımlarında amaç, tarımsal üretim araçlarını korumak ve üretim şartlarını iyileştirmek ve geliştirmektir.Tarıma yapılan sabit sermaye yatırımları, tarımsal çıktı ve tarımsal geliri birlikte arttırarak tarımsal gelişmenin gerçekleşmesine katkı sağlamaktadır.
Ülkemizde tarımın GSYH’den aldığı pay her geçen yıl düşmektedir. Tarım sektörüne yapılan toplam gerçek sermaye yatırımları ve toplam sabit sermaye yatırımları içinde tarım sektörünün payının düştüğüne dair rakamları şöyle verebiliriz:
1990 yılında 7 milyar dolar civarında olan yatırımlar,2012 yılında 4,2 milyar dolara düşmüştür.
Bunun yanında Dünya Bankası verilerine göre 2019 yılında 87,6 trilyon $ seviyesinde olan küresel GSYH, 2020 yılında COVID-19 pandemisi nedeniyle dünyanın pek çok yerinde çeşitli kısıtlamaların gerçekleştirilmesi ve üretim faaliyetlerinin yavaşlaması sonucunda %3 küçülerek yaklaşık 85,1 trilyon $ olarak gerçekleşmiştir. 2021 yılı içerisinde toparlanma faaliyetlerinin hız kazanması ve artan talep sonucu küresel GSYH %13 artarak 96,5 trilyon $ olarak gerçekleşmiştir. Küresel GSYH’ya en büyük katkı yıllar itibarıyla ortalama %64,5 pay ile hizmet sektöründen olmuştur. Hizmet sektörünü sırasıyla sanayi, imalat ve tarım sektörleri izlemektedir. Tarım sektörünün küresel GSYH’daki payının 2019 yılında %4, takip eden yıllarda ise %4,3 seviyesinde olduğu görülmektedir.
2021 yılında tarımda gelişmiş ve potansiyelli ülkelerde tarımın GSYH içindeki payı, Çin’de 7,3,Brezilya 6,8 ,Endenozya 13,2 ,Hindistan 16,7 dir.
2021 yılında küresel GSYH’nin %4,3’ünü oluşturan tarımsal üretim değerinde Çin %32’lik payıyla lider konumundadır. Türkiye’nin ilk 10 ülke içerisinde 8. sırada olduğu ve küresel tarımsal üretim değerinde %2 paya sahip olduğu gözlemlenmektedir.Bu % 2 lik pay tarımda gerilemenin başka bir göstergesidir. Gelişmekte olan ülkelerin tarım sektörü GSYH payının gelişmiş ülkelere kıyasla daha büyük olduğu; söz konusu durumda, ilgili ülkelerin teknoloji seviyesi kıyasla daha düşük olan tarım alanında yoğunlaşmasının ve sanayileşme/teknoloji gerektiren alanlarda faaliyet gösterilememesinin etkili olduğu değerlendirilmektedir.
Küresel anlamda üretim çeşitliliğini ele aldığımızda,2020 yılında küresel tarımsal üretimde en çok üretilen ürün 1.869 milyon ton ile şeker kamışı olmuştur ve toplam tarımsal üretimin %20’sini oluşturduğu hesaplanmaktadır. En çok üretilen ikinci ürün olan mısır 1.162 milyon ton ile toplam tarımsal üretimin %12’sini oluşturmaktadır. Ana tahıl ürünlerinden buğday ise 760 milyon ton üretim ile 3. sırada yer almaktadır. İlk 3 sırada yer alan şeker kamışı, mısır ve buğday üretim miktarı toplam üretimin %40’ını oluşturmaktadır.
Ne yazık ki ülkemiz tarımsal yönetimi stratejik ürünler olan şeker,pamuk,mısır,pirinç ve soyanın önemini henüz anlamamış,özelleştirmeci ve ithalatçı tarım politikalarını hala sürdürmektedirler.