2001 sonrası “Yeni ekonomik sistem” daha da ileri giderek kamu iktisadi teşekkülleri (KİT)ni 2002-2007 dönemindeki özelleştirmeleri ile kalıcı biçimde tasfiye etti.
Tasfiye edilen sistem(girdi, kredi ve çıktı desteği) oluşan tarımsal destek sisteminin terkedilmesi Türk çiftçisini ticari açıdan korumasız bırakmıştır. Böylece devletin girdi, kredi ve çıktı desteğini oluşturan koruma duvarının yıkılması üreticinin kaybetmesine neden olmuştur.
Piyasalarda dengeyi sağlayan KİT lerin “mali özerklik” ve “devlete yük olmama” politikaları sonucu piyasalar tamamen tüccar ve aracıların insafına bırakıldı.
Devletin AB politikaları ile “koruma duvarları”nın kaldırılması ile tarımsal piyasaların işleyişi açısından boşluk bırakmadığı için küçük ve orta boy üreticiliğin sürekliliği sağlanamadı.
Duvardan bir tuğlanın çekilmesi ile devletin çiftçiye aktardığı kaynak girdi şirketlerine, maden, enerji, ulaştırma ve müteahhitlik firmalarına akmaya başladı.
Küçük üreticiler girdi piyasaları karşısında zayıf pazarlık gücüne sahip olduklarından gübre zirai ilaç, gübre üreticileri, komisyoncular, aracılar, bankalar, işlenmiş gıda üreticileri, süpermarket zincirleri karşısında çaresiz kalmakta, sürekli zarar etmeye başladılar.
Bunun yanında Tarım sektörünün, özellikle salgın dönemi sonrasında, gıda fiyatlarında görülen artışların sorumlusu olarak Türk çiftçisinin “günah keçisi” ilan edilmesi “ithalat politikaları” nın bir çözüm olarak sunulması tarım sektörünün pazarlamasını temel sorunlar sınıfına sokmuştur.
Ancak ithalat politikalarının da gıda fiyatlarını engelleyememesi, hükümet, politikacılar ve üst tarım bürokrasisinin gerçekçi politikalarla buluşmasını sağlayamadı.
Üretici her geçen gün sayısal ve finans açısından kan kaybederken üretici sırtından geçinen aracılar daha da zenginleştiler.
Ve hala da kooperatifçiliğin önemi anlaşılamadı ve Türk çiftçisi bugünleri yaşamak zorunda bırakıldı.
Türk çiftçisinin, 2001-2023 yılları arasında genel olarak azalan tarımsal desteklerin 2013 sonrası tekrar yükseltilmeye başlamasına rağmen tarımdaki gerilemeyi öneyememesinin ana nedenlerinden birisi bu sürecin getirdikleridir.
Bunun sonucu olarak da Türkiye, 2002-2018 yılları arasında bitki tarımı amaçlı kullanılan toprak alanının yüzde 13’ünü, yani 3 milyon 384 bin hektar tarım alanını kaybetmiştir. Aynı sürede tarım işgücü % 30 oranında azalmıştır. Tarımın GSYİH içerisindeki payı yüzde 10’dan yüzde 6’ya düşmüştür.