XIV. yüzyılın ilk yarısından itibaren Anadolu’da yaygınlaşan çeltik ziraatı, Osmanlı İmparatorluğu’nda daha fazla gelişme göstermiş, sarayın ve halkın mutfağında pirinç âdeta vazgeçilmez temel gıda maddelerinden biri haline gelmiştir. Aydın Sancağı’nda da çeltik üretiminin oldukça yaygın olduğu anlaşılmaktadır. Çeltik üretimi özel bir gayret ve çabayı gerektiren ve bol suya ihtiyaç duyulan zahmetli bir faaliyet olmasından ötürü, Osmanlı İmparatorluğu’nda bu işle iştigal eden kişilere, “çeltükçi reâyâ’ya özel bir takım vergi muafiyeti ve kolaylıklar tanınmıştır. Aydın Sancağı’nda çeltükçi reaya (çeltükçi ve kürekçi) avarızdan muaf tutulmuştur. Ayrıca çift resmini de az ödüyorlardı. Bununla ilgili olarak hükümde “Bu mezkûr köyün halkı çeltik işlediği sebebden çift başına yedişer akça verürlermiş. Merhum Murad Hüdavendigar bunda geldiği bu resme hükmetmiş. Ellerinde mektubları vardır. Kuradan nesne almaz imiş. Amma ekdükleri çeltüğün iki hissesin padişah için alurlar. Bir hissesin rençber alur ” II. Murad Aydın Sancağındaki çeltükçülere bazı kolaylıklar tanımıştır. Defterde çeltik üretimi ile ilgili gelirler 78.203 akça ile toplam gelir içerisinde %8 nispetinde yer almıştır. Üretim miktarına ulaşabilmek için elimizde yeterli veri bulunmamaktadır. Kayıtlarda tohum miktarı, ekimi alanı ve hâsılatı ile ilgili değerler çoğunlukla ayrıntılı olarak belirtilmemiş, doğrudan çeltik hâsılı yazılmıştır. Bazı kayıtlarda ise “Çeltük-i Arg-ı Bozdoğan, yirmi dört erlik, tohum iki müdd, bi-müdd-i Aydın, hâsıl-ı çeltik 9 müdd, minhâ meblağ 9.000” 73 ve “Çeltük-i Arg-ı Kazan Deresi, erlik otuz dört, müdd-i tohum dört buçuk müdd Aydın müddüyle, resm-i balçık 510, hâsıl-ı müdd 19, meblağ minhâ 18.000”74 olduğu gibi tafsilatlı bilgiler de mevcuttur. Buna göre çeltiğin kilesi 47-50 akça civarındadır (455).

16. yüzyılın ikinci yarsında Anadolu’da belirgin, gözle görülür bir nüfus artışı vardır. Bu artış kimi akademisyenlere göre nüfus baskısını doğurmuş, ekilen alanlar artan nüfusun ihtiyacını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu olgunun tahrir kayıtlarındaki tezahürü yüzyılın sonuna doğru geleneksel Osmanlı tarım birimi olan çiftliklerin, ailenin bekâr gençleri –mücerred- arasında daha küçük birimlere bölünmesi şeklinde olmuştur. Çiftliklerin, nim-çift ya da daha küçük toprak birimlerine bölünmesi yüzyılın sonunda neredeyse tipik bir görüntüdür. Küçülen topraklar ise üretimde maliyet artışını tetiklemiş ve böylece verimlilik düşmüştür. Arpanın buğdaya göre daha verimli bir ürün olması reayayı buğday yerine arpa üretmeye itmiş olabilir. Yukarıdaki tabloda arpa lehine görülen üretim artışı bu durumun bir sebebi olarak okunabilir (43).

Nazilli (Kestel) arazileri 1530 tarihli 166 numaralı Tahrir Defteri kayıtlarına göre dört bölüm halinde yönetilmekteydi. Nazilli Kazası içinde vakıf ve padişah hassı arazileri yanında tımar arazileri de oldukça geniş alanlar kaplamaktaydı.