Cumhuriyet’in şafağında, 1922 Aralık ayında Sinop Vilâyeti’nden Hilâl-i Ahmer (bugünkü Kızılay) merkezine gönderilen bir yazıda şöyle deniyordu:
Bu sene liva dâhilinde hasıl olan kuraklık hasebiyle mısır ve buğday mahsulatı pek az hasıl olmuştur. Bu yüzden halk muzdariptir. Bir müddettir mısır koçanlarıyla karnını doyuran halk, bu günlerde onu da bulamadıklarından artık açlığın son derecesine gelmiştir. Bir müddet sonra bu yüzden telefat vukuu kuvvetle melhuzdur ( (kayıplar verilmesi kuvvetle mümkündür.) Bilhassa zaten medar-ı maişetleri (geçim kaynakları) olmayan asker ailelerinin müracaatı-ı mütevalileri pek çok.”
“1923 yılına gelindiğinde, kuraklık bu kez de Haymana ve çevresinde etkili olmaya başlamıştı. Ardından Trakya havalisiyle, Konya, Eskişehir, Afyon, Kütahya ve Ankara vilâyet ve kazalarında kuraklık yüzünden hububat üretimi durma noktasına gelmişti. Ama esas kuraklık 1928 yılında yaşandı. En etkili olduğu yerler ise Konya, Eskişehir, Ankara, Aksaray, Afyon, Yozgat vilayetleri idi. Kuraklık sebebiyle ot ve saman temin edilemediği için pek çok damızlık hayvan mezbahalara sevk edilmişti. Konya ovasında kuraklığın devam etmesi üzerine Kırşehir ve Aksaray’ın Kızılırmak’a sahildar olan köyleri bile sıcaktan çatlamış topraklarını sulayamamıştı.”
1924 ılında Denizli ilinde kuraklık başgösterir 18 Mart 1924 de Denizli milletvekilleri Necip Ali,Kazım ve Belevili Yusuf Başbakanlık’a yazdıkları kuraklık nedeniyle olsa gerek Çal ilçesinde hububat kıtlığı nedeniyle halka yardım edilmesi gerektiği hakkında dilekçe yazmışlardır.
“1929 yılının Ocak ayında, Malatya Vilayeti’nden Başvekalet’e gönderilen bir yazıdan anlaşıldığına göre, Arapkir ve Kemaliye’de açlık had safhaya ulaşmıştı. Yine aynı tarihlerde 2 Haziran 1929’da Trabzon Vilayeti’nden alınan bilgiye göre, Trabzon’un Sürmene, Rize’nin Karaderesi ilçesi ile Trabzon-Of’un Baltacıderesi köylerinde yiyecek mısır tanesi bile kalmamış olduğundan halk açlıktan ot yemeye başlamış, soygun vakaları artmıştı.”
“1930 senesinde yine yağış yokluğu sebebiyle Kocaeli’ne bağlı Geyve Kazası ve buraya bağlı 31 köyün halkı kuraklık sebebiyle tohumluk ve yiyecek zahire elde edemediklerinden Ziraat Bankası’na kendilerine borç vermesi hususunda müracaatta bulunmuşlardı.”
1933 yılındaki büyük kuraklıkta İç Anadolu ile Şarki Anadolu (artık Kürdistan terimi kullanılmıyordu) ve Karadeniz’in bazı şehirlerinde yeniden açlık baş göstermişti. 1933 Nisan’ında Erciş, Ahlat, Muradiye gibi yerlerde soğuktan büyük bir sıkıntı yaşanmış olduğundan çok miktarda hayvan telef olmuş; ot, saman ve arpa fiyatlarında büyük bir artış yaşanmıştı. Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Ereğli kazaları ile bilhassa Konya’nın merkez ve Çumra kazasında kışlık ürün, el ile yolmak suretiyle hasadına imkân vermeyecek kadar kavruk ve cılız olduğundan çoğu köyde ekinlere hayvanlar salınmaktaydı. Konya ovasındaki meralar tamamen çöl manzarasına bürünmüştü. 1934 yılında Ordu Vilâyetinde kuraklık yüzünden yazlık ziraat durma noktasına gelmişti.”
1943/44 kışında soğuk kuraklığı baş göstermiş Aydın’da yüzbinlerce incir ağacı kurumuş,kuru incir rekoltesi 18 bin tona kadar gerilemiştir. Ortalama rakama 1960 yılında ulaşılabilmiştir.
Alıntı: Ayşe Hür, Anadolu’nun kuraklık tarihi: “Kaht-ü galâ, kahtzedegân, kıllet-i bârân, istiskâ