Tüm üreticilerimizin bilmesi,kabullenmesi ve uyum adımlarını atması gereken bir gerçek var:
Yaşadığımız kuaklık üç-beş veya on yirmi yıl süreli bir kuraklık değildir.Tarihte yaşanan kuraklıklar dikkate alndığında 50-200 yıllık kuraklık dönemlerine tanık olmaktayız.İçinde bulunduğumuz dönem ise 2060-2080 yıllarından önce sona ermeyecek.
Yukarıda sözünü ettiğimiz “uyum eylemi” nin anlamı üreticinin her alanda kendisini tarımsal kuraklığa hazırlaması, davranış,yatırım,teknolojik ve tarımsal tercihlerinde kuraklığa uygun tedbirleri almasıdır.
“Önce devlet tedbir alsın” demek bizi yanlışa düşürür.Çünkü devlette karar alıcılar,Ankara’da oturan(!) üst bürokratlardır.Devlet hantaldır.Pragmatik ve hızlı dönüşüm kabiliyetibe sahip değildir.Devlet dogmatik ve skolastik olduğu için yeniliklere ayak uyduramaz.
Tabii ki bizlerin görevi devleti uyum eylemlerini almaya zorlamaktır.Ancak zamanında,doğru planama,hedeflere ulaşma,doğru kararar verme konusunda devlet üreticiden hep üç beş adım geride kalacaktır.
O halde iş bize düşecek.
Kolay mı? Değil.
Çünkü kuraklığa karşı her uyum eylemi yeni bir finans gerektirmektedir. Ne yazık ki üretici finansa en zor ulaşan kesimdir.
Üst bürokrasinin bir gözü saatte bir gözü takvimde iken işimiz çok zor.
Kuraklığa karşı uyum eylemlerimizi gerçekleştiremezsek öncelikle tarımsal ürün ve gıda üretimini bırakmak zorunda kalacağız.
Bu sonuç da milletin aç kalması anlamına gelir.
İthalatla hallederiz demek bugünkü mali ve uluslararası şartlar nedeniyle akla uygun değildir.
Türk çiftçisi bıkmadan usanmadan üretmek zorundadır.
Şartlar ne olursa olsun.