İtham etmeyeceğim, düşmanlık yapıyorsunuz diye... Zaten yeterince itham atmosferi var etmiş durumdayız. Aydın'daki su probleminde kısmen küresel ısınmanın etkisi var ama konuyu sadece buna bağlamak doğru değil. Akdeniz iklimi burası, yazları kurak ve sıcak... Tarihin derinliklerinden beri burada su problemi her zaman vardı. Su uyur düşman uyumaz atasözünü Hollandalılara, Normandiya Bölgesi halkına, Almana anlatamazsınız. Bu söz, bu coğrafya aittir. Burada sular uyur (çekilir). Genelde askeri seferler de önceden yaz ve bahar aylarında olduğu için suyun uyuduğu zamanda düşman saldırabilir. Su problem burada... Size kısa yoldan izah edeyim istersiniz: Bu coğrafya bu kadar insanı kaldırmaz. Turizm dediniz (kültür turizmi yerine tüketim turizmini pompaladınız), üniversiteyi gereksiz yere büyüttünüz daha nice sebep... Şimdi tarım alanlarını imara açıyorsunuz ve durmuyorsunuz. Elbette bu denli insana buradaki su kaynakları yetmez. İçme suyu bile problem hale gelir. Şimdi de gittikçe azalan tarım alanlarına su verilemeyecek... Nufüs ve göç krizi, su krizine, su krizi gıda krizine doğru gidiyor. Aydın'da deniz suyundan veya atık sulardan kullanma suyu elde etme gibi bir proje var mı? Yeni baraj projeleri, ya göçü durdurma... Büyü de büyü... Bu büyüme sağlık büyüme değil... yolların arabaları çekmediği gibi su kaynakları yetmiyor... yetmiyor... Bunları düşünen var mı? Siyasi krizlerin atmosferi altında siyasi tercihlerimizi yapıyoruz. Aslında dönülmez akşamın ufkunda gibiyiz. Su tasarrufu çağrısı yapmak da durumu kurtarmak, sorumluluğu kendinden atmaktadır. Üstelik alt sınıfların (toplumun önemli büyük bir kesimi) çok fazla su tüketmedikleri bilimsel verilerle sabitken.