Dünden bu yana Aydın Ticaret Odası’nın (AYTO) ev sahipliğindeki iftar yemeğinde “gazetecilere yemek verilmediği” tartışmaları çeşitli mecralarda sürüp gidiyor. Bilmeyenlerin, orada olmayanların fikir beyan ettiği konuyla ilgili dünden bu yana telefonlarım susmadı.
Arayan kişilere dilim döndüğünce durumu izah etmeye çalıştım. Baktım tartışmalar bitecek, telefonlar susacak gibi değil, ben de o gün orada bulunan “sorumlu” bir gazeteci olarak konuyu yazmaya karar verdim.
***
7 Mart Cuma akşamı AYTO’nun ev sahipliğinde, Aydın Sanayi Odası (AYSO) ve Aydın Ticaret Borsası’nın (ATB) işbirliğiyle düzenlenen ‘Aydın’da birlik temalı’ iftar yemeğine basın davetli değildi. Toplantının “basına kapalı” olduğu, e – posta yoluyla duyurulmuştu.
Buna karşın gazetecilik refleksiyle, AYTO binasına gelecek protokol üyelerini fotoğraflayıp haber yapmak üzere gazeteden meslektaşım Kübra Dilara Yerlikaya ile birlikte oraya gittik.
AYTO Başkanı Hakan Ülken, AYSO Başkanı Gökhan Maraş, ATB Başkanı Fevzi Çondur, kapıda Vali Yakup Canbolat’ı bekliyorlardı.
Selamlaşma faslından sonra Ülken’e, toplantının basına kapalı olduğunu bildiğimi yalnızca konukların girişini fotoğraflamak üzere geldiğimizi söyledim. Kısa bir sohbetin ardından Vali Canbolat, AYTO binasına geldi ve kendisini karşılayan başkanlarla beraber yemeğin yeneceği kata çıktı.
***
Ardından ben ve oradaki 2 gazeteci arkadaşım, AYTO binasına gelen AK Parti, CHP ve İYİ Parti’li milletvekillerini fotoğrafladık, röportajlar yaptık.
Konuklar gelince de iftar saatine yakın bir zamanda AYTO binasından ayrıldık.
O gün yaşanan olay tüm çıplaklığıyla bundan ibarettir. Durum böyleyken sanki basının çağrılı olduğu bir iftarda gazetecilere yemek verilmemiş gibi bir eleştiride ve söylemde bulunmak ve hatta bazı meslektaşlarımızın bu konuyu haber yapması “hakkaniyet” çerçevesinin dışındadır.
***
Yine bazı platformlarda milletvekili danışman ve şoförlerine yemek verildiği, gazetecilere verilmediği ifade ediliyor. Vekil danışmanları ve şoförleri programın bitmesini beklediler ve 4 saat boyunca oradaydılar. Biz gazeteciler ise 20 – 25 dakikalık bir çalışmanın ardından AYTO’dan ayrıldık. Yani gazetecilerin orada saatlerce bekleyip, aç kalması gibi bir durum söz konusu değil.
Gazeteciler, toplumsal sorumluluklarının gereğini yerine getirirken elbette eleştiri yaparlar, yapmalıdırlar. Ancak eleştiriler “insaflı” olmalı, bu denli “acımasız” olmamalıdır.
***
Bu kentte uzun süredir gazetecilik yapıyorum. Kenti yönetenlerle, siyasetçilerle, oda ve borsa başkanlarıyla sayısız haberler yaptım. Gerek toplantının ev sahibi Hakan Ülken, gerekse de toplantının paydaşları odaların başkanları Gökhan Maraş ve Fevzi Çondur, gayet nezaketli, iletişime açık, beyefendi insanlardır. Hem “okullu” hem de sahada yıllardır çalışan “alaylı” bir gazeteci olarak nezaket ve nezaketsizliği ayırt edebilecek konumdayım. Nezaketi gerek kişisel yaşamımda gerekse de meslek yaşamımda elden bırakmayan birisi olarak nezaketsizliğe her ortamda karşı çıkacak erdem ve cesarete de sahibim.
***
Kentimizde birlik ve beraberliğin sağlanması adına son derece önemli bir başlangıç niteliğinde olan toplantıyı, “Gazetecilere çorba bile verilmedi” söylemiyle itibarsızlaştırmak, asla ama asla şık olmamıştır. Kabul edilemez.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gazeteciler gördüklerini, bildiklerini ve düşündüklerini samimiyetle yazmalıdır” sözünden hareketle, “konunun içinde” bir gazeteci olarak gördüklerimi, bildiklerimi ve düşündüklerimi samimice yazmayı görev bildim.
Kalın sağlıcakla…