Köşe yazılarımızda çiftçi ailesinin genç fertlerinin tarım sektöründe kalmayı reddederek başka sektörlerde çalışmayı tercih ettiklerini defalarca belirttik.
Bu genç kitlenin haklı olarak tarımdan ayrılmalarının olası ve önlenemez sonuçları ise gıda üretiminin ve tarımsal ürün üretiminin düşmesi,zorunlu olarak tarımsal ürün ve gıda ithalatına başvurulması,tarımda çiftçi aleyhine ,uluslararası şirketler lehine bir dönüşümün ortaya çıkması ve bu dönüşüm öncesinde gıda krizinin baş göstermesi…
Çözüm ise tek:genç çiftçiyi tarımda tutabilmek…
Peki çiftçiyi nasıl tarımda tutabiliriz?
Öncelikle tarımda kalmayı sağlayacak şartları temin etmemiz gerekmektedir.
Önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi tarım sektörünün, ekonomi içinde varlık değeri hızla düşerken tarımın sosyal açıdan etkisi azalmasına rağmen halen iş gücü ve beslenmeye etkisi, sanayi sektörüne sağladığı hammadde, milli gelire katkısı bakımından önemli olma özelliğini korumakta olduğu gerçeği karşımızda durmaktadır.
Ancak ülkemizin ekonomik açıdan geldiği noktada, taşıdığı bu öneme karşın, tarımda giderek yaşlanan ve tarım dışına kayan ve dağılan bir üretici ailesi sorunu yaşanmaktadır.
Üreticilerin “tarımda kalma” ya da “kalmama” eğilimlerine neden olan temel unsurların doğru belirlenmesi; geleceğe yönelik gıda güvencesi ve tarımsal ürün üretiminin sürdürülebilmesi, kırsal alanların ve köy hayatının sosyo-ekonomik sürekliliğinin sağlanması açısından son derece önemli görülmektedir
Tarımsal üretimin devamlılığın sağlanması için emek, toprak, sermaye tarımsal varlıklar, çevre ve girişimciden oluşan üretim faktörlerinin ücret ve kar getirisi açısından etkin ve verimli olması gerekmektedir.
Bu araçlardan herhangi birinde meydana gelebilecek getiri ve kâr düşüşü tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir.