Machiavelli’nin siyasete karşı çok sert bir tanısı bulunmaktadır: “Siyasetin duygusal bir bağı (düşünce, ekol, gurup veya insanla) ve ahlakı yoktur.” Demokrasi ideal bir rejim olarak resmedilmektedir. Ancak demokrasi karşıtı söylemler de bulunmaktadır. Onlara göre demokrasi maskesi veya söylemi altında emperyalist amaçlar maskelenmektir. Amerika’nın demokrasi tehdit altında diyerek Irak’a müdahale etmesi hemen ardından yaşananlar ise hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Burada demokrasi söylemi paravan yapılmıştır şeklinde kimileri buna itiraz edebilir.19. Yüzyıl kömür çağı; 20. ve 21. Yüzyıllar ise petrol çağı olarak nitelendirilebilir. Bu çağlar emperyalist güçler için enerji yataklarını kontrol altına almak temel hedef olmuştur. Osmanlıların son döneminde Fransızların Zonguldak’ta faaliyet göstermesi hiç de masum niyetlerle açıklanamaz. Aslında demokrasiden öte karbon demokrasisinden söz etmek gerekir. Petrol ve kömür karbon türevi enerji kaynaklarıdır. Demokrasi söylemi bunun üzerine şekil almıştır. Oysaki demokrasi insanı temel alan bir değer olmalıdır.
“Big Brother” şoku, demokrasi anlayışını zedelemektedir. Sosyal medya ağlarının, kişisel bilgileri toplayıp siyasi oluşumlara bunları verdiği iddiaları dile getirilmektedir. Bu bilgilerle seçmenlerin özgür iradeleri maniple edilmektedir. Sürekli insanlar gözetim altındadır. Mobil telefonlardaki yer bildirimleri ile yine aynı telefonların sinyal takibiyle kişilerin hareketleri takip edilebilmektedir. Küçük bir korsan yazılımla mobil telefonların kameraları veya mikrofonları ajan işlemi görmekte, kişiler illegal yollardan dinlenebilmektedir. Yine küçük bir yazılımla mobil telefonlardaki tüm kişisel datalar ele geçirilebilmektedir. Kişilerin beklentileri doğrultusunda kişi reklam bombardımana tabi tutulmaktadır. Bu durumda kişilerin gerçek iradelerinin ortaya çıkması elbette beklenemez.
- Demokrasi halka kendilerini yönetecek liderleri seçme hakkı verir. Ancak demokrasi karşı söylemde bu durum eleştirilmektedir. Onlara göre halktaki basiret eksikliği halkın yanlış tercihler yapmasına yol açabilir. Tarihimizde buna benzer çok söylem bulunmaktadır. CHP’li Eski Ulaştırma Bakanı Cevdet Kerim İncedayı Çok Partili Yaşama Geçiş Süreci’nde 1947 yılında Aydın’da çok partili yaşama geçiş için biraz daha beklemek gerekir der ve ilave eder: “Hasolarla Memolarla demokrasi olmaz.” Demokrasi karşıtlarına göre aslında demokrasi yoktur. Manipülasyon vardır. Gücü olan yönetmektedir. Güçlünün gücünü güçsüze onun rızasını alarak kabul ettirdiği sistemin adı demokrasidir. Eğer insan haksızlığa her zaman gücü yetseydi haksızlığı gidermek için bir uzlaşı veya arayış içine girmezdi.- Demokrasilerde gerçekten insan merkezde olsaydı manipülasyon yapılmazdı. Hizmet alamayan insanın iradesi maniple edilerek onların oyları alınmazdı. Yolları yapılmayanlar veya türlü hizmetlerden yoksun bırakılan halka seçime yakın konserler verilerek veya küçük hediyeler dağıtılarak durum idare edilmezdi. Minnet duygusu yerine insanların refah seviyelerini yükseltmek gerekmektedir. Fakirlik, yoksulluk veya yoksuldan yana olmak bitmez tükenmez bir sömürü alanı gibi durmaktadır. Yoksuldan yanayım diyerek büyük halk kesiminden oy al, onlar demokratik açıdan çocuk bilincinde oldukları için onlara küçük küçük şekerler ver, onlar da mutlu olsunlar. Onların durumunu düzeltmek onları uyandırmaktır. Bu siyasilerin veya egemenlerin mahvı demektir. Bir defa uyanan halk şekerlere kanmayacak, daha fazla talepte bulunacaktır. Halkın refahının artması demokratik olgunluğun gelişmesidir. Bu durum siyasilerin halkı ikna edilmesi adına onların daha fazla çaba harcaması demektir. İnsanların çoğu rahatına düşkün oldukları için siyasiler bunu çoğu kez istemez. Yoksulluk kestirmeden ikna metodudur. Demokrasilerde siyasal tartışma ve düşünce özgürlüğünden söz edilir. Ancak bu “mış” gibi yapmaktan öteye gitmemektedir. İnsanlar apolitik hale getirilmiştir. Zaten insanlar böyle tartışmalara uzaktır. Düşünce özgürlüğü bazen demokratik hak olmaktan öte sibop olarak görülmektedir. Düdüklü tenceredeki gibi düşünce özgürlüğü sadece toplumun gazını almak için kullanılıyor veya kullandırtılıyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Düşünce özgürlüğünün yanında düşünceyi yayma da bir haktır. Ancak düşünce özgürlüğü var denilip düşünceyi yayma hakkı kamufle edilmektedir. Düşünce özgürlüğü söylemi bir havuçtur. İnsanların kolayca ikna edilmesini sağlar. Çoğu kimse yazdıklarını, düşündüklerini yayma gücüne sahip değildir. Bu bağlamda düşünceyi yayma hakkı söylemi sadece bir mittir. Demokrasi karşıtlarına göre iktidara gelmenin veya temsilci olmanın yegâne yolu servettir. İlla ki oligarşi olması için devletin başında soyluların olması gerekmez. Servete dayalı iktidara gelme de her biçimiyle bir oligarşidir. Demokrasi değildir- Demokrasi karşıtlarına göre özgürlükleri sınırlandıran iktidarın karşısında ihtilal haktır. Ancak iktidarlar, yargı, medya gibi unsurlarla (Bunlar devletin baskı araçlarıdır) bunun önüne geçer. Daha da olmadı silahlı güçleri(polis-asker) harekete geçirerek şiddet ve zor kullanabilir. Demokrasi için güçlü sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları gerekmektedir. Fakat iktidar yanlısı veya belli bir siyasi parti veya ideolojinin angajmanına girmiş sarı sivil toplum örgütleri kurularak bu kavram sulandırılmaktadır. Taşeron – paravan sendikalar, dernekler, vakıflar oluşturulmaktadır.-Demokrasi karşıtlarına göre oy kullanmak sadece rıza almaktır. Halkı psikolojik olarak rahatlatmanın diğer adıdır. Oyu, hangi etkiyle ne şekilde kullanıyoruz. Oy, gerçek irade beyanı mıdır? Yoksa sadece yanıltma mıdır? Soruları bu bakımdan oldukça önemlidir.