Ülkemiz kültüründe yemeklerin yanında asla vazgeçilmez ek besleyici ekmektir. Öyle ki ekmek yemediğimizde büyük bir eksiklik duyarız. Beyaz ekmek, çavdar ekmeği, arpa ekmeği, darı unundan ekmek, köy ekmeği ve daha onlarca çeşit ekmek var sofralarımızda tükettiğimiz. Evlerde pişirilen yemeklerin yanında muhakkak ekmek yiyoruz. Ancak buğdayı ithal ettiğimiz için son aylarda ekmek fiyatlarına peşi sıra zam gelmeye başladı. Ortalama üç dört kişilik aileler bile günlük ekmek satın alırken zorlanmaya başladı bunun birde daha fazla nüfusa sahip aileleri olan haneler var. Onlar için ekmek satın almak başlı başına sıkıntı oluyor. Fırıncılar ekmeğe zam yapma taraftarı olmadıklarını beyan etseler de zamların asıl sebebinin ithalattan kaynaklandığını söylüyorlar. Evet Ukrayna ve Rusya en fazla buğdayı ithal ettiğimiz ülkelerin başında geliyordu. Şimdiyse bu iki ülke savaşıyor ve stoklarında bulunan buğdayları satmayacaklarını bunları kendi vatandaşları için ellerinde tutacaklarını söyleyen açıklamalarda bulundular. Hal böyle olunca ülkemizde buğday sıkıntısı çok daha fazla sorun olmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde haberlerde Türkiye’nin Hindistan’dan 50 milyon ton buğday almak için görüşmeler başlatıldığı ama Hindistan’ın da buğday satmaya niyetli olmadığı ifade edildi. Dünyanın Çin’den sonra ikinci kalabalık nüfusuna sahip olan Hindistan’da elindeki buğdayı önümüzdeki zorlu geçeceği düşünülen günler için saklayacağa benziyor.

Küresel ısınma ile birlikte kuraklığında baş göstermesi nedeniyle ekim yapılan alanların yeterli sulanamaması yüzünden buğday ve diğer tahılların ekimleri de yapılamıyor. Ülkemizde de kuraklık yaşanıyor, öte yandan çiftçi maliyetlerinin aşırı artış göstermesi de sıkıntıya tuz biber oluyor.

***

Dünya genelinde de aynı sıkıtı var. Küresel ısınmadan her ülke etkileniyor, kıtlıkla karşı karşıya kalma endişesi yaşanıyor. Buğday ve diğer tahıllar ekmek yapmanın dışında; pasta, börek, çörek, kek, simit gibi yan ürünler olarak tüketildiği için un bu mamuller içinde şart. Ayrıca bazı tahıllar besi hayvanlarının ana menülerini oluşturuyor. Buğday yoksa diğerleri de yetiştirilmiyor. Yani hepsi birbirlerine bağlı ürünler. Geçmişte Mısır’da firavunların hüküm sürdüğü devirlerde İbrani peygamber Yusuf’ta o ülkede yaşıyordu. Ayrıca Yusuf peygamber Allah’ın kendisine bahşettiği özel bir yeteneğe de sahipti. Mükemmel bir rüya yorumcusuydu. Mısır kıralı firavun sıklıkla hemen her gece rüyasında zayıf ve cılız 7 inek görüyordu, ayrıca aynı rüya içinde 7 semiz buğday başakları da görüyordu. Firavun rüyasını yorumlaması için Yusuf peygambere anlatmıştı. Yusuf peygamber rüyayı şu şekilde yorumlamıştı; “7 zayıf ve cılız inek yaşanacak olan 7 kıtlık yılını, 7 semiz buğday başakları da bollukla geçecek 7 bereketli yılı anlatıyor” diyerek firavunun rüyasına yorum getirmişti. Bunun üzerine firavun emir verdi ve Mısır topraklarının neredeyse her bir karış toprağına buğday ekilmesini buyurdu. Gerçekten de 7 yıl boyunca ekilen buğdaylar o kadar çok bereketliydi ki geçmişte bu kadar çok ürün hasat etmemişlerdi. Ayrıca Yusuf peygamber yeni ve çok daha büyük buğday siloları yapılmasını da istemiş ve bütün buğdaylar bu silolara doldurulmuştu. Bereketli geçen 7 yılın ardından o güne kadar hiç görülmemiş bir kıtlık başlamış ve tam da rüyada betimlendiği üzere 7 yıl boyunca topraklar asla ürün vermemiş. Bu kıtlık yıllarında Mısırlılar hiç sıkıntı yaşamamış üstüne üstlük bu buğdayların fazla olanlarını diğer ülkelere de satarak para kazanmış. Bugün böyle mucizeler yaşanmayacak o kesin ama önlem almazsak açlık kapılarda hem ülkemiz insanları hem de diğer ülkelerin insanları çok zor günler yaşayacak. Bizlerde ülke olarak her karış toprağımıza buğday ve diğer tahılları ekmeliyiz. Kendimiz ve hayvanlarımızın aç kalmaması adına acil çözümler oluşturulmalı. Çiftçilerimiz çok zor durumda, mazot, gübre, tohum ve elektrik maliyetleri çok fazla zorluyor onları. Devletimizin kara günler gelmeden önce bu maliyet kalemlerinde destek vererek neredeyse sıfır masrafla onların ekip biçmelerine katkı vermeleri gerek. Kıtlıkla mücadele edebilmemiz adına bu şart. Unutmayalım ki “buğday yoksa ekmekte yok”