İç savaşlar, ekonomik zorluklar, ırkçılık, bireysel silahlanma, nükleer tehditler, siyasi kavgalar, küresel ısınma, Vandalizm, temiz su kaynaklarının tükenmesi ve daha birçok başlık altında insanlığı kıskacına almış zorluklar.

Yaşadığımız dünyanın her bir köşesinde yaşanan bu durumlar tüm insanlığı yakından ilgilendiriyor. Her ne kadar ülkeler arasında sınırlar olsa da bu zorluklar sınır tanımadan dünyayı etkiliyor. Milenyumun başladığı 2000 yılından bu yana her şey o kadar hızlı bir şekilde ilerliyor ve değişiyor ki takip etmek imkânsızlaşıyor. İnsanlık adına olumlu sayılan bazı şeylerin aksine adeta kaos dolu zamanlardan geçiyoruz. Yakın geçmişte Çin’in Wuhan kentinden yayılan ve kısa süre içerisinde bütün dünyayı esir alan koronavirüs salgınıyla mücadele ettik. Düşünün küçük bir laboratuardan çıkan virüs hızla dünyanın bütün ülkelerini esir aldı ve yaklaşık 7 milyon insan hayatını kaybetti.

Öte yandan dünyanın bir kısmı açlıkla ve temiz suya erişememe gibi ciddi sorunlarla mücadele ediyor. Afrika ülkelerinin yanı sıra Yemen ve bazı Uzakdoğu ülkelerinde de insanlar ciddi bir açlığın pençesinde kıvranıyor. Açlık ile ilgili olarak yapılan araştırmalara göre aç ölenlerin sayısının iç savaşlarda ölenlerden bile fazla olduğu ifade ediliyor. Bu ülkelerde yaşayan insanlar pirinç lapası gibi bir yemeği bir ya da en fazla iki öğün yiyebiliyor. O da şayet pirince de ulaşabiliyorsa…

Temiz içme ve kullanma suyuna da erişemiyor bazı ülkeler. Özellikle Afrika kıtasındaki bazı ülkelerde aşırı kuraklıktan dolayı nehirler ve göller kurumuş sadece haritalarda varlar. Kuyu açmaksa oldukça yüksek maliyetli zaten yiyecek bulamayan bu insanlar bir de susuzlukla sınanıyorlar. Hayırseverler tarafından maliyeti karşılanarak açılan kuyular oradaki insanlara can veriyor.

Son yıllarda ırkçılık yeniden tırmanışa geçti. Ten rengi ve uyruğundan ötürü insanlar hor görülüyor ve dışlanarak hakaretlere uğruyor. Özellikle ABD başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde yoğun bir şekilde ırkçılık propagandaları yapılıyor. Sokaktaysa kendinden olmayanları ötekileştirme, aşağılama, fiziksel ve psikolojik linç yapılıyor.

Bireysel silahlanma giderek artıyor. Sebebiyse kendini ve ailesini dışarıdan gelebilecek tüm kötülüklere karşı koruma içgüdüsü. Ancak bireysel silahlanma çok büyük bir tehlikeyi de beraberinde getirdi. Psikolojisi bozuk bir takım kişi ya da kişiler okulları basıyor, konser ve diğer kalabalığın yoğun olduğu yerlerde rastgele ateş açıyor ve yahut ta sırf psikolojik bozukluğu yüzünden hiç tanımadığı birini ya da en yakın aile bireylerini katlediyor.

Ekonomik zorluklarla mücadele etmekte hiç kolay değil. Bazı ülkeler zenginlikle doymuşluğu yaşarken bazıları da fakirliği iliklerine kadar yaşıyor. Örneğin bir Avrupa vatandaşı aylık ortalama 5000 avro kazanırken fakir ülkelerde bu durum günlük 1 doların bile altına düşüyor ve o insanlar bu para ile hayata tutunmak zorunda kalıyor.

Küresel ısınma halen tartışılıyor kimi bilim insanlarına göre bu durum dünyanın başına gelen en büyük felaketlerden biri olarak görülürken bazılarına göre de böyle bir durum yok dünyamızın periyodik döngülerinden biri olarak tanımlanıyor. Yani dünya var olalı mevsimsel kaymalar, aşırı kuraklıklar, kıtlıklar hep yaşanmış tarih boyunca. Her ne olursa olsun dünyamızın nüfusu da çok fazla arttı. Temiz suya ve yiyeceğe olan talepte arttı. Ayrıca insanlar köylerini tarlalarını, bahçelerini terk ederek büyük kentlere göç etti son yüz yıldan bu yana. Bütün yaşanan olumsuzluklara baktığımızda dünyamızın nereye gittiğini soruyoruz kendimize. Zira durum hiçte iç açıcı değil…