Karbon gazı, fosil yakıtlar diye adlandırılan kömür ve petrol türevlerinden oluşan oluşumları milyarlarca yıl geriye dayanan bu yakıtlar maalesef gezegenimize telafisi çok zor zararlar veriyor. Zira bu yakıtların büyük çoğunluğu ağır sanayi olarak bilinen demir-çelik üretimi, otomobil üretimi, elektronik eşyaların üretimi, plastik ve türevlerinin üretimi, benzin, mazot, boya yapımı gibi geniş üretim alanlarında kullanılıyor. Modern çağların olmazsa olmazı olan karbon gazı ve fosil yakıtların doğaya verdikleri zararlar o kadar büyük ki düzeltilmesi, uzun yıllar gerektiriyor.

Karbon gazı salınımı atmosferdeki dünyamızı güneşin zararlı ışınlarından koruyan görünmez kalkanların incelmesine ve katmanlar arasındaki dengenin bozulmasına sebep oluyor. Son 70 yıldır gelişen ağır sanayi ve buralarda kullanılan fosil yakıtlar dünya genelinde aşırı değişken hava olaylarına neden olan küresel ısınmayı ortaya çıkardı. Mevsimlerde yaşanan ekstrem değişiklik sebebiyle akıllara gelmeyecek hava olayları yaşanıyor. Örneğin binlerce yıldır çok az yağış alan çöllere aşırı yağmurlar yağıyor hatta kar bile yağdığı görülürken, yağmur ve kar olaylarının rutin yaşandığı bölgelerdeyse kuraklıklar yaşanmaya başladı. Dünyamızın her iki kutup bölgelerinde ve yüksekliği 4-5 bin ve üzeri olan dağlarda varlıklarını milyarlarca yıldır sürdüren devasa buzullar hızla erimeye devam ediyor.

Hal böyle olunca doğadaki mevsimsel değişiklikler yüzünden tarım alanları da en büyük zararı gören alanların başında geliyor. Milyarlarca insanı düşündüren ve endişeye sürükleyen asıl sorunlar temiz su kaynaklarının yok olması ve tarımın ördüğü hasarlar yüzünden büyük kıtlıkların yaşanması. İşte sorunlar yumağının asıl sebebi karboz gazı ve fosil yakıt kullanımı konularında elle tutulur adımların halen atılmaması. Zira bilim insanları yıllardır gelişmiş ülkelerin yöneticilerine uyarılarda bulunuyor hatta düzenledikleri seminerlerle yakın gelecekte yaşanması olası felaketleri anlatıyor. Ekonomilerini düşünen bencil liderler yüzünden her geçen gün yeni felaketler de kapımızı çalıyor. G8 (Gelişmiş en zengin 8 ülke) ve G20 (Yirmiler grubu) 1999 yılında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları yöneticilerinden oluşan bu gruplar bilim insanlarınca yapılan uyarılara kulaklarını tıkamış görünüyor. Açıkçası öncelikleri para kazanmak olsa da asıl amaçları zenginliklerini dünyanın diğer ülkeleri üzerinde baskılar kurmak ve onları modern köleler haline getirmek. Dünyanın doğal dengeleri bozulsa da onların umurunda değil. İşte tüm insanların evi, yuvası, barınağı olan dünyamıza yapılan bu kötülükler son bulmazsa çok yakın gelecekte yaşanacak bir dünyamız olmayacak.