Geçtiğimiz günlerde Anadolu Ajansı, Çorum mahreçli bir haberi aboneleriyle paylaştı. 'Çorum'dan dünyaya yaptıkları bal mumu heykellerle açılıyorlar' başlığını taşıyan haber, kentte yaşayan iki heykeltıraşın 16 yılda yurt içi ve yurt dışına 50'den fazla müze için binin üzerinde balmumu heykele imza attığını anlatıyordu. Heykeltıraşların, Atatürk'ten Aşık Veysel'e, Fatih Sultan Mehmet'ten Hacı Bektaş Veli'ye kadar pek çok önemli ve topluma mâl olmuş ismin heykelini ortaya koydukları aktarılıyordu haberde. Gerek içeriğiyle gerekse de içeriği destekleyen görsellerle dört dörtlük bir haber olmuş. Emeği geçenleri kutlarım.

***

Ancak sosyal medyada haberin altında yorum yazan bazı “kendini bilmez” ve “sanat düşmanı” tiplerin söylemleri karşısında hem üzüldüm hem sinirlendim.

Habere yapılan bazı yorumları aynen aktarıyorum:

“Nedir bunlardaki heykel sevdası, Allah'ım gözlerim yaşarıyor.”

“CHP'nin sevdiği şey heykel yapıp, dikmek.”

“Boş işler bunlar, boş…”

“Ben bu sanatçılara acıyorum…”

“Heykel istemiyoruz, putperestler…”

Sanatı ve sanatçıyı küçük gören, küçük görmenin de ötesinde adeta aşağılayıcı bir üslup ve içerikle yapılan yorumlar, bu şekilde uzayıp gidiyordu.

Türkiye'de bir kesim, ezelden beri heykele düşmanlık yapıyor, bazı yerlerde çeşitli heykellere saldırı yapıldığı haberlerini zaman zaman duyuyoruz. Nasıl bir ruh hali içindeler, hangi dürtülerle bunu yapabiliyorlar anlamak mümkün değil doğrusu.

***

Heykeli, putla, putperestlikle özdeşleştirenler en hafif tabirle dünyaya ve meselelere sığ bir pencereden bakanlardır. Heykel put değildir, güzel sanatlar adına ortaya konan bir çalışmadır. Meseleyi inanç temeline çekip, heykeltıraşları veya heykele ilgi duyan sanatseverleri “putperestlikle” itham etmek, düpedüz cehalettir, art niyetin dışa yansımasıdır.

Sanata düşmanlık eden bu kişilerin ortak özelliğine bakın, sürekli kin ve nefret dilini benimserler. Toplumdaki barış, dayanışma, kardeşlik duyguları onlara çok yabancıdır. Çatışmadan, ayrıştırıcı üsluptan beslenirler. Ne yazık ki, artan teknolojik olanaklarla birlikte böylelerine çok sık rastlıyoruz. Varsa yoksa nefret ve kinle kişileri, sanatçıları, sanata dair pek çok şeyi hedef alıp, bunun üzerinden prim yapmaya çalışıyorlar.

***

Bu zihniyet, elbette çok önceden de vardı. Yalnızca sosyal medya, bunları daha görünür kıldı. 1950'li yıllarda iktidarda bulunan Demokrat Parti, Atatürk büstlerine saldırılar artınca 'Atatürk'ü Koruma Kanunu'nu çıkarmak durumunda kaldı. Yine 1994'ten sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne hâkim olan zihniyet, heykele ve sanata karşı amansız bir savaş açtı. “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” deme cüretkârlığını bile gösterdi.

Dolayısıyla bugün sosyal ağlarda tezahür eden bu anlayış, 1950'lerde, 1990'larda ortaya çıkan bu zihniyetin devamıdır dersek yalan olmaz.

***

Bu zihniyet ve sahipleri gayet iyi bilsinler ki, istedikleri kadar o çirkin ve yakışıksız üsluplarıyla kara propaganda yapsınlar, bu ülke insanının, bu ülkenin yetiştirdiği birbirinden değerli sanatçıların ortaya koyduğu eserlerin saygınlığına gölge düşüremeyecekler. Aklıselim sahibi herkes bunun bilincinde.

Siyasi görüşümüz, hayat tarzımız ne olursa olsun sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından birinin kopmuş olacağını asla ama asla unutmayalım. Sanata ve sanatçıya hak ettiği değeri yaşamımızın her alanında gösterelim. Bu, sanat düşmanlarına verilecek en iyi yanıt olacaktır.

Kalın sağlıcakla…