Geçtiğimiz pazartesi günü CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla Didim’de gerçekleşen, Didim – Bodrum deniz otobüsü seferlerinin açılış törenini izlemek üzere oradaydım. 

Aracımızı Marina’nın otoparkına park edip, açılışın yapılacağı deniz kıyısına doğru ilerledik. Basın mensupları ve vatandaşlar üst aramasından geçirilerek alana alındı. Alanda bulunan yetkililer, siyasetçiler ve meslektaşlarımızla selamlaşarak törenin başlama saatini beklemeye başladık. 

Marina alanında protokol ve vatandaşlar için koltuklar ayrılmış, üzerine de güneşten korunmak amacıyla beyaz tenteler yerleştirilmişti. 
Çok sayıda basın mensubunun davet edildiği ve ilgi gösterdiği bu etkinlikte basının bekleyebileceği, güneşten korunacağı bir alanın oluşturulmamış olması çok büyük eksik olarak göze çarptı. 
*
Bizler de basına yer almadığı için alanda yürüyüş yaparak, programın başlangıcını beklemeye koyulduk. Genel Başkan’ın geliş saati yaklaştıkça alandaki hareketlilik arttı. Koruma polisleri ve bazı parti yöneticileri ilk önce, konuşma yapılacak platformun arkasında beklemememiz konusunda ısrarcı oldu. Oradan uzaklaştırılıp vatandaşların oturduğu tenteli bölümün kenarında gölgede beklemeye başladığımızda ise bu kez Genel Başkan’ın geçiş koridorunu kapattığımız uyarısıyla karşılaştık! 

Bütün bunlar yaşanırken gazeteci meslektaşlarımız haklı olarak “Madem basına yer ayrılmayacaktı, ‘Orada beklemeyin, şurada beklemeyin’ uyarılarıyla karşılaşacaktık o halde bizi niye davet ettiler? Kendileri servis etselerdi” demekten kendini alamadı. 
*
Didim’deki programda gördüğüm bu manzara, Türkiye’nin ana muhalefet partisi olan ve son yerel seçimlerde 47 yıl aranın ardından ülkede birinci olan CHP’nin organizasyon yapma becerisini gündeme getirdi. Eğer CHP, Türkiye’de iktidara yürüyen bir parti noktasında kendini konumlandırıyorsa organizasyon yapma yeteneğini mutlak surette geliştirmelidir. 

Biliyorum CHP’li dostlar alınacaklar ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin programları CHP’den çok daha profesyonel gerçekleşiyor. Cumhurbaşkanı’nın Aydın Atatürk Kent Meydanı’nda yaptığı mitinglerde, Cumhurbaşkanlığı korumalarının basın mensuplarına çok daha kibar davrandığına, daha sağlıklı iletişim kurduğuna bizzat tanıklık eden birisi olarak bu hakkı teslim etmem gerekiyor. 

Buna karşılık, CHP Genel Başkanlarının korumalarından ve ekibinde çalışanlardan aynı nezaketi göremediğimi ifade etmek isterim. 
*
Bu durum Kemal Kılıçdaroğlu döneminde de çok farklı değildi. Kendisiyle beraber Ankara’dan gelen koruma polislerinin basın mensupları sanki onların maiyetinde çalışan personelmiş gibi gazetecilerle emir kipiyle konuşmalarına yine bizzat kendim şahit oldum. Hatta 2022’de Tekstil Park’taki programda platformun üzerine fotoğraf çekmeye çıktığımda Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafçısı tarafından engellenme girişimiyle bile karşılaştığımı söylemekte çekince görmüyorum.

Demem o ki, iktidar adayı olduğunu söyleyen parti bu tip organizasyonlarda ve basın mensuplarıyla ilişkilerde çok hassas olmalı. İstenilmeyen eylem ve söylemlerde bulunulan personel uyarılmalı veya nezaketi esas alan korumalarla, görevlilerle çalışılmalı. 

Aksi halde demokrasi, temel hak ve özgürlükler, basın özgürlüğü gibi kulağa gayet hoş gelen söylemlerin hiç inandırıcılığı kalmıyor benden söylemesi…