Başlıktaki söz Ziya Paşa'ya ait. Bir insanın kişilik ve karakterinin konuşmasına ve konuşmasında tercih ettiği üsluba yansıdığını çok güzel ifade eden bir vecize. Son günlerde siyasi arenadaki tartışma konularının başında da 'üslup' meselesi geliyor.

İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan'ın Bingöl'de şehit yakını olduğu belirtilen bir vatandaşa sinkaflı küfür etmesi, tartışmalara hız kazandırdı. Kuşkusuz ki, küfrün savunulacak, haklı ve meşru görülecek bir tarafı yok. Amasız, fakatsız, herhangi bir önkoşul olmaksızın küfre ve bu çirkin üsluba herkesin karşı tavır alması kaçınılmaz bir tutum olmalı.

Tartışmalar Lütfü Türkkan üzerinden ilerlerken, Türkkan'ı savunmak isteyenler hemen 'ama, fakat, ancak' ile başlayan cümleler kuruyor. Küfre muhatap olan kişinin 'kışkırtıcı' olduğu, kasıtlı olarak seçildiği söylenmeye başlanıyor. Bunu belli bir kesimi suçlamak, zan altında bırakmak için söylemiyorum. İstenmeyen bir davranışı iktidar kanadına bir mensup siyasetçi sergilendiğinde, onun taraftarları da karşı tarafı 'kışkırtıcı' ilan etmekten geri durmuyor. Yani burada eleştirdiğim şey, bir davranış biçimi, bir alışkanlık… Küfreden benim tarafımdansa iyi, değilse kötü mantığına indirgeyebileceğimiz çifte standartçı bir yaklaşımı eleştirmek istiyorum esas olarak.

***

Mesleğimiz gereği siyasetçilerle aynı ortamlarda çok sık bulunuyoruz. Onların dernek, kuruluş, esnaf ve semt pazarı ziyaretlerine eşlik ettiğimiz de oluyor. Nasıl ki, beş parmağın beşi bir değilse, toplumda da çok farklı siyasi düşünceden insan yaşıyor. Dolayısıyla hepsinin aynı kaygı ve hassasiyetleri taşıması, aynı siyasi aktörlere sevgi beslemesi düşünülemez. Hal böyle olunca siyasilere kimileri sevgi gösterileri yaparken, kimisi de eleştirel yaklaşıyor. Hatta bu eleştirellik, zaman zaman protesto tarzı gösterilere dönüşebiliyor. Ama tabii burada yeri gelmişken şunu da ifade etmekte yarar var: Türk insanının çok büyük çoğunluğu siyasetçilere karşı Anadolu konukseverliğini gösteriyor. O siyasetçiyle aynı çizgide olmasa, oy vermese, hatta çok soğuk baksa dahi saygıda kusur etmiyor, evine, işyerine, sofrasına buyur edip, çay – kahve ikram ediyor. Bu da Anadolu konukseverliğinin bir başka güzel yönü.

***

Demem o ki, siyasetçiler gittikleri her yerde alkışlarla, karanfillerle, sevgi gösterileriyle karşılaşmaz. Zaman zaman eleştiriler, hatta protestolar da olabilir. Bu durum karşısında sağduyu sahibi bir siyasetçinin yapması gereken soğukkanlılığını muhafaza etmektir. Şayet Lütfü Bey, bunu yapabilseydi bugün kamuoyu nezdinde böylesi olumsuz bir imaja sahip olmayacaktı.

Dilerim siyasetçiler ve siyasete heves edenler bu ve benzeri olayları birer tecrübe olarak görüp, gerekli dersleri çıkarır.


Kalın sağlıcakla…