Türkiye’de farklı siyasal kesimlerden bazı isimler zaman zaman çıkıp anayasadaki “Türklük” tanımının değiştirilmesinden, hatta bu tanımın anayasadan çıkarılmasını savunuyor.

Bunu da “demokratlık”, “özgürlükçülük”, “demokratik devlet” gibi kavramlara dayandırmayı tercih ediyorlar.

Oysaki çökmüş bir imparatorluğun küllerinden doğan, ulus egemenliğine dayalı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini yeterince içselleştirseler, inanıyorum ki, bu tartışmalara hiç gerek kalmayacak. Bir toplumun ulus kimliğine sahip çıkması ve bundan övünç duyması demokrat dünya görüşüyle de özgürlükçülükle de asla çelişmez.

***

Büyük Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” diyerek, yıllar öncesinde çok sağlıklı bir tarif yapmıştır. Türkiye coğrafyasında farklı etnik kökenlerden, mezheplerden, dünya görüşlerinden insan yaşamakta. Ulus devlet bilinci çerçevesinde hangi etnik kökenden gelirse gelsin tüm vatandaşların Türk milletinin eşit birer parçası olduğunu kabul ederiz.

Ulus kimliği, etnik kökene, ırka, kafatasına indirgenemez. Ulus bilinci, bir hissedişin, kederde sevinçte bir olabilmenin, tarih, ülkü ve dil birliğinin adıdır. Durum böyleyken bir ulus kimliğinin ifadesi olan “Türk” adını sanki ırkçılığı çağrıştırıyormuş gibi lanse etmek, iyi niyetlilikten uzaktır.

***

Kaldı ki, bizim dünyada adımız Türk’tür.

Ulu Önder, “Ne mutlu Türk olana” dememiştir, “Ne mutlu Türk’üm diyene” demiştir. Yani hangi etnik kökenden gelirse gelsin kendisini bu ülkenin bir ferdi, bir parçası olarak kabul eden herkes, Türk milletinin eşit ve özgür bir vatandaşıdır.

Türkiye’de özellikle 12 Eylül 1980 sonrasında hız kazanan küreselci zihniyetler, ulus devlete ve millet olma bilincine karşı adeta savaş açtı. Ekonomik alanda özelleştirmeci politikaları özendirmekle yetinmediler, sosyal, toplumsal ve kültürel yaşamda da liberalizmin, kapitalizmin bayraktarlığını yaparak, bizi biz yapan değerleri – bunların başında ulus devlet geliyor – “öcü” gibi göstermekten geri durmadılar.

***

Fakat sağduyu sahibi tüm vatandaşlarımız görüyor ve biliyor ki, bizi bir arada tutan anlayış, millet olma bilincidir. Bu bilinç, Türk milletinin çimentosudur. Bu bilincin olmadığı toplumlarda – yanı başımızdaki ülkeler buna örnektir – toplumların nasıl parçalanıp, bölündüğü, sömürgeci güçlerin nasıl amacına ulaştığı aşikârdır.

Bütün bu gerçeklik ve olgular ışığında, ulus devlete, Türklük bilincine, kısacası bizi biz yapan tüm değerlere her zaman olduğundan daha fazla, sıkı sıkıya sarılmalıyız.