Dünkü köşe yazısının devamı:
Öbür yandan 1526'da Kanuni Sultan Süleyman Fransa Kralına gönderdiği mektupta şunları söylemektedir: “Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un ve Dulkadir Vilayetinin ve Diyarbakır'ın ve Kürdistan'ın ve Azerbaycan'ın ve Acem'in ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân'ım. Sen ki, Françe vilayetinin kralı Françesko (François, Fransuva)'sun. Sultanların sığınma yeri olan kapıma, adamın Frankipan ile mektup gönderip, memleketinizin düşman istilâsına uğra-dığını, hâlen hapiste olduğunuzu bildirip, kurtulmanız hususunda bu taraftan yardım ve medet istida etmişsiniz (istemiş-siniz). Her ne ki demiş iseniz benim yüksek katıma arz olunup, teferruatıyla öğrendim. Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup, hatırınızı incitmeyi-niz. Bizim ulu ecdadımız, daima düşmanı kovmak ve memleketler fethetmek için seferden geri kalmamıştır. Biz dahi onların yolundan yürüyüp, her zaman memleketler ve kuvvetli kaleler fetih eyleyip gece, gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Allah hayırlar müyesser eyleyip meşiyyet ve iradatı neye müteallik olmuş ise vücuda gele. (Allah hayırlar versin ve iradesi neyse o olsun.) Bunun dışındaki vaziyet ve haberleri adamı-nızdan sorup öğrenesiniz. Böyle bilesiniz.” Bu bize, iletişimin ve iletişim araçlarının her zaman bir iktidar bileşeni olduğu ve onun konve-yörü olduğu gerçeğini göstermektedir. İnsanın kabartma baskıyı götüren ilk etki ayna etkisini keşfetmiş olması idi. Kabartma harfleri bundan dolayı ters yapması (Görünenin tam simetrisini) gerekmekteydi. Müslümanlar, bu anlamda 8. yüzyılın ortalarında Orta Asya steplerinde bu gerçekle yüzleştiler. 1500'e kadar sürecek İslam çağı başladı. Buna Türk medeniyetinin katkısı da oldukça yoğundu. Değişen İslam dünyası işle 12. yüzyılda Batı yüzleşti. Batı da değişime uğradı. 300 yıl içinde bambaşka bir batı doğdu. Buradaki kağıt ve matbaa faktörünü asla unutmamız gerekmek-tedir. Dijital ve ofset baskıdan önce kabartma harflerle baskı tekniği vardı. Çin bütün metni bir ağaç satıh veya dökme dediğimiz demir kıvamındaki metale kabartıp basarken Batı ilk defa bir satıh sökülüp takılabilen kabartma harf teknolojisini buldu. Metin baştan sona bir satıha kabartılmıyor artık harfle bir satıha hızla yerleştiril-mekteydi. Sanayi devri-minden sonra da aynı teknoloji devam etti harfler sadece kağıt hızla bir motor vasıtasıyla önceden dizilmiş harflerin üzerinden geçiriliyor. Her defasında dizilmiş harfler bir rulo yardımı ile boyanıyordu. Son 20 yıla kadar bu teknoloji Tipo baskı adıyla Türkiye'de sıklıkla kullanıldı. Ayna etkisini Gutenberg çok daha önce Çinliler ve Koreliler bilmekteydi. (Uzak doğu) Batı'da, Avrupa'da gelişmiş bir hareketli tip mekanik baskı teknolojisinin icadı 1450'lerde Alman yazıcı Johannes Gutenberg'e yatırılmıştır. Matbaa, değişen batıda hem değişimin öncüsü oldu hem de değişimden olumlu etkilendi. Karşılıklı beslenme oldu. Coğrafi Keşifler, Reform, Rönesans gibi olaylarda matbaanın etkisi vardır ancak bu olaylar da matbaayı yaşatmıştır. Aynı toplumsal olgu Ortadoğu(Osmanlı, Araplar, Türkler, Farsiler) oluşmadığı için matbaa buralara gelememiştir bile. İlkçağ 'da Batlamyus başlangıç meridyeninin yerini net tespit edeme-diği için yaptığı haritalar hatalarla doludur. Batlam-yus'un haritası sadece Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarını gösterir. Ancak dünyanın şeklini temel alarak enlem-boylam bilgisini haritasın-da işlemesi ilginçtir. Bu harita Yeni Çağa doğru Avrupa'da yayımlanır. Harita, kâşifleri cesaretlendirir. Kristof Kolomb Hindistan'a ulaşma ümidiyle sürekli batıya giderek Amerika'ya ulaşır. Aynı dönemde Piri Reis'in Dünya haritası 1513'te yayımlar. Bu haritada Amerika ile Afrika arasındaki uzaklık nerdeyse günümüzdeki ölçümle aynıdır. Sadece yarım mil hata vardır. Piri Reis'in idamı onu gözden düşürür. Çalışması ise 250 yıl kadar Osmanlı'da medyada yer almaz. Yine 17. ve 18. Yüzyılı içine alan 200 yıl boyunca Osman-lı'da bir çalışma yapılmaz. Bireysel çabalar medya tarafından desteklen-mezse ve pek faydaya dönüşmediği söylenebilir.
Piri Reis bu davranışından dolayı hapsedilerek Kanuni Sultan Süleyman' a şikayet edilmiş, sonuçta hizmette kusur ile suçlanarak 80 yaşını aştığı bir dönemde 1554 yılında idam edilmiştir. Piri Reis, denizcilik alanında zamanının en önemli bilim adamları arasında yer almıştır. Ana dili dışında Rumca, İtalyanca, İspan-yolca hatta Portekizce bildiği anlaşılıyor. Dünya haritasını hazırlarken, bu dillerdeki eserlerden yararlandığını kendisi yazmıştır. Baskının “modern dünyanın” başlangıcına işaret ettiği söyleniyor, çünkü bilginin aktarılma şeklini değiştirdi ve ilk kez okuryazarlık kitlelere ulaşmaya başladı.
Rönesans Avrupa'da, mekanik hareketli tip baskının gelişi, toplumun yapısını kalıcı olarak değiştiren kitle iletişim çağını başlattı. Bilgi ve (devrimci) fikirlerin nispeten sınırsız dolaşımı sınırları aşmış, Reformdaki kitleleri ele geçirmiş ve siyasi ve dini otoritelerin gücünü tehdit etmiştir. Okuryazarlıktaki artış, okuryazar seçkinlerin eğitim ve öğrenim tekelini bozdu (din adamları ve aristokrasi) ve ortaya çıkan orta sınıfı (burjuvazi) destekledi. Burjuvazinin talebi görsel okumayı dahi olumlu etkiledi. Giderek daha fazla insan okumayı ve yazmayı öğrendikçe, düşünceleri kilise ve hükümet kısıtlamalarından kurtuldu. Toplumda yeni siyasi ve dini fikirler dolaşmaya başladı ve Avrupa ve Amerika'da fikirlerini yaymak için bas-kıyı kullanarak devrimci hareketler ortaya çıktı. Genel olarak, toplum ne kadar açık olursa, iletişim teknolojisi o kadar yüksek potansiyele sahip olacaktı. Daha kapalı veya baskıcı rejimler, teknolojiyi kullanmanın yollarına gelişmeyi sınırlandırır veya sınırlar koyar. 17 yy.'a kadar Osmanlı Devleti'nde baskı, yedinci yüzyılın başlarına kadar Rusya'ya tanıtılmadı. Gutenberg Matbaası 1434 yıldan başlamıştır. Bize Matbaa ise özel şartlarla 1729 yılında gelmiştir. (Lale Dönemi-İbrahim Müteferrika) Matbaa 295 yıl sonra bize geldi. Yaklaşık bu 3 asır demektir.295 yılda Avrupa'da 1,5 milyon tür kitap; 1,5 milyar adet baskı yaptı . Batıda Coffeshoplar açıldı. Burada kitap ve gazeteler(yerel) eşliğinde tartışmalar yapıldı. Bizde kitap, gazete zaten yok… Kahvehaneler, miskinlik yeri, tütün, ot ve kahve tüketilen mekanlar oldu. Aynı yıllarda Anadolu insanının en büyük bilgi edinme yöntemi olan sözlü kültürde aşınmalar oldu. Coğrafi Keşiflerle birlikte Anadolu'da enflasyon oldu. Vergiler arttı. Çiftçiler ve köylüler topraklarını terk ettiler. Büyük kaçgün denen bu olayda şehirlere yığılma oldu. Bu süreç sözlü kültürde aşınmaya yol açtı. Yerine matbaa da gelmedi. Celali isyanlar, enflasyon, ağır vergiler aynı zaman bir takım etik aşınmalara da yol açmıştı. Kişiler gerçek modellere değil süreçte yeni ortaya çıkan cahilliği pompalayan kişilere kulak vermeye başladılar. Belli bir düşünce, ifade ve eylem özgürlüğü derecesi, baskı ve diğer medyanın gelişmesi için en gerekli koşullardan biri olmuştur. Matbaanın Osmanlı'ya gelişini statülerini kaybetmekten korkan (işsizlik korkusu değil) katipler engelledi. Padişah da bu baskıya hemen boyun eğdi. Çünkü çok güçlü bir gurup vardı. Bunun yanında matbaayı talep eden sosyal bir taban yoktu. Oysa ki batıda matbaanın gelişini ve diğer etmenlere karşı yazı tekelini elinde tutan kilise direndi. Ancak Bu direnci kıracak burjuva denen yeni bir sosyal taban vardı. Matbaayı bunlar talep etmekteydi. Bu nedenle şiddetli sosyal çatışmalar ve din savaşları batıda kendini gösterdi. Kilise bu çatışmalardan sonra gücü-nü kaybetti. Padişahların kimisi devletini eski gücü-nde görmek istedikleri için bunu istiyorlardı. Ancak Yeniçeri-Katipler buna karşı çıkıyordu. Çoğu zaman padişahlar kaybediyordu. Sosyal taban Osmanlı'da hiçbir zaman olmadı. Sosyal tabanı ilk bulan kişi II. Mahmut'tur. 19. Yüzyılın ortasıdır. İşin ilginç yanı
bu tabanı harekete geçirirken de dini kullan-mak zorunda kalmıştır. Tam bir maniplasyon yapmıştır. Çünkü başka da bu toplumu harekete geçirmenin yolu da yoktur. Batı tipi kurulan orduya Muhammed'in Zafer Kazanmış Ordusu adı verilmişti. Mustafa Kemal Atatürk, bu nedenle II. Mahmut üzerine çok okumalar yapmıştır. İdealleri uğrundan sosyal taban bulmak için II. Mahmut'tan çok şey öğrenmiştir.