1946–1950 yılları arasında Aydın vilayetinde tarım kesiminin en önemli sorununun sulama olduğu resmi makamlar tarafından da dile getirilmiştir. Basına ulaşan haberlere göre yazın dereler kurumuş, su motorları da yetersiz olduğundan sebze tarlalarından tam verim alınamamıştır. Sulamayla ilgili yapılan yatırımlar yavaş ilerlemiş, Nazilli’de Bucak, Yamalak ve Azızabat mevkilerinin sulanması için başlatılan kanal çalışmaları 6 yılda bitirilememiştir. Yeni kanal yapma adına eski kanal yatakları da bozulmuştur. Kimi yerde yeraltı suları bol olmasına rağmen bunu çıkartacak imkânlar oluşturulamamıştır. Sulama sorununa bağlı olarak bölgede pamuk ekiminde ciddi sorunlar yaşanmıştır. Yaşanan sorunlar nedeniyle çiftçi borcunu ödeyememiştir. Tohumluk tedariki çiftçinin diğer önemli sorunlarından birisidir. Tohumlukların kaliteli olmadığı, üstelik çok pahalı olduğu görülmüştür. Ürününü devlete teslim eden köylü parasını zamanında alamamıştır. Köylüye yapılan ödemelerin, birtakım hesap kurnazlıklarıyla eksik yapıldığı, bu konuyla ilgili hak arayışına giren köylülerin resmi makamlarda insan onuruna yakışmayan muameleyle karşılaştığı dönemin gazetelerinde çıkan haberler arasında yer almıştır. Demokrat İzmir gazetesi özellikle üreticilerin, Aydın Tütün İnhisar Heyeti’nin bu tip uygulamalarından şikâyetçi olduğunu yazmıştır.


1948 yılına gelinceye kadar Nazilli-Karacasu yolunda Menderes nehri üzerinde köprü yoktu. Yol olmadığı için Nazilli’den Karacasu’ya Kuyucak üzerinden gidiliyordu. Bu nedenle tarım ürünlerinin pazarlanmasının oldukça güç olduğu görülmüştür. Karacasu mahsullerinin sevki için ise Arpaz yolu kullanılıyordu. Bu yol uzun, bakımsız ve çamurlu idi. Bu nedenlerden ötürü Karacasu’nun ziraat mahsulleri çürümeye terk edildiği özellikle tek parti yönetimine muhalif basın tarafından iddia edilmiştir. Yol ve köprü yapımı için il idare bütçesinden Karacasu’ya pay aktarılmadığını dönemin gazetelerinden öğreniyoruz.


Tarım ürünlerinden alınan vergilerin fazlalığı önemli bir sorun olmuştur. Batı Anadolu’da, özellikle Aydın’da, zeytin üzerinden alınan muamele vergisinden dolayı pek çok yağhane ve fabrika faaliyet alanından çekilmiştir. Bu vergi ayakla yağ sıkılan yerlerden dahi alınmıştır. Ayakta kalabilen kimi fabrikalar ise teknolojilerini yenileyememişler ve eski makinelerle üretim yapmaya çalışmışlardır. Bu durum üretim esnasında zeytinyağının ziyanına neden olmuştur. Yine zeytin, sıkılma öncesi çok bekletildiği için yağ asidi yüksek çıkmıştır. Gazeteler bu verginin kaldırılmasıyla mevcut fabrikaların genellikle yenileneceği, hatırı derecede yağ kaybına neden olan yağhanelerin tamamının fabrikaya çevrileceği ve şaraphane ile yağ teknelerinin tarihe karışarak birer müze malı haline geleceği konusunda sıkça yayın yapmıştır.


II. Dünya Savaşı öncesinde Aydın’da sabun imal eden işletmeler, Türkiye’nin sabun ihtiyacının çok büyük bir kısmını karşılamışlardır. 1940’lı yıllarda Aydın civarında 3 milyon kilo yıllık sabun üretimi varken, üretim II. Dünya Savaşı nedeniyle üretim 1,5 milyon kiloya kadar gerilemiştir. Bunda devletin o yıllarda zeytinyağına el koyması da etkili olmuştur. Savaş bitmesine rağmen hükümet, söz konusu fabrikaların ve zeytinciliğin inkişafı için gereken tedbirleri almakta yavaş kalmıştır. Zeytinyağını depolama imkânlarından yoksun olan Ege çiftçisi, tüccar ve köylüsü bölgedeki fiyat istikrasızlıklarından çok büyük zarar görmüşlerdir. II. Dünya Savaşı bitmesine rağmen devlet zeytinyağının ihracıyla ilgili yasağı kaldırmada yavaş davranmıştır. Aydınlı çiftçi hiç olmazsa pamuk çekirdeği, ayçiçeği, susam yağı gibi diğer nebati yağların ihracatına izin verilmesini istemesini talep etmiştir. Üretici söz konusu uygulamalardan kurtulamadıkça zeytin yetiştirmek istememiştir.