Sosyal Medyayı sağlıklı ve doğru okumasını bilmiyorsanız, okuduğunuz haberlere ve dinlediğiniz bir şeye inanıyorsunuz, demektir. Medya okuryazarlığının ne olduğunu ve önemini - özellikle de gençler için - sizlerle paylaşmak istedim.
Medya ya da kitle iletişim araçları günümüzde hemen her alanda eğitimde, ekonomide, siyasette kullanılmaktadır. Yazı, bilgi, ses ve görüntü kitle iletişim araçlarının bize olan yansımalarıdır. Kitle iletişim araçlarından bazıları (radyo, televizyon, bilgisayar, kitap, gazete ve internet gazeteleri, dergi, kamera, CD, kaset, video, fotoğraf makinesi, telefon) artık elimizin altındadır.
Kitle iletişim araçları hayatımızı çok yönlü etkiler, hatta biçimlendirir. Medya bize yeni değerler, alışkanlıklar ve ideolojiler aktarır ya da kazandırır. Medyadan etkilenmeyen, medyasız yapabileceğini iddia eden ve medyaya hayatında hiç yer vermeyen birini bulmak neredeyse mümkün değildir.
Bu etkiye rağmen medya, bizim belki de en çok sorun yaşadığımız kurumdur. Bu nedenle kişi, okuduğu veya bir başkasından dinlediği her şeye nasıl kayıtsız şartsız inanmıyorsa, medyaya da aynı şekilde sorgulayıcı tavırla yaklaşabilmektedir. Her istediğini gösteren/anlatan/yazan/çizen özgür bir medyanın doğru okunması, toplumun ilerlemesini ve gelişimini sağlayacak unsurların belki de en önemlisidir. Bu nedenle medya okuryazarlığı, bireyin bu yönde gelişimi üzerinde önemli rol oynayan bir kavramdır.
Siyasi kampanyaların halkla ilişkilerinde, firma ve şirketlerde pazarlama konularında, tüketicilerle iletişimlerini sürdürebilmeleri, işlerinde başarılı olmaları ve ayakta kalabilmekleri için de “sosyal medya” her kesim tarafından kullanılmaktadır.
Öğretmen ve öğrenciler facebook, instagram, twitter ve diğer sosyal medya araçlarını iletişim, ödev yapma ve tartışma için de kullanmaktadırlar. Bunların öğrencilere eğitsel bir yararı var mıdır? Ders aracı olarak kullanılabilir mi? Sosyal medyanın eğitimde kullanılması nasıl olmalıdır? Bu konuda öğrenciler için neler yapılmalıdır?
Okullarımızda sosyal medya nasıldır? Günümüzde halâ devam eden sınıf veya okul duvar panolarına asılan öğrencilerin çıkarmış oldukları “duvar gazetelerinde”, eğitici kol öğretmenlerinin kontrolünde önemli günlerin kutlanması ve iletişim amaçlı bir çeşit “sosyal medya uygulaması” diyebileceğimiz yazı, resim, karikatür ve haberler yayımlanmaktadır. Birçok lisede de, okulu tanıtmak ve okulun faaliyetlerini çevreye duyurmak amaçlı aylık veya dönemlik olmak üzere çıkarılan üç-beş sayfalık “okul gazeteleri” veya “dergi”leri de, orta öğretimde okullarımızda sosyal medya görevini üstlenmiştir, diyebiliriz.
Yıllar öncesinde bazı liselerimizde yine öğrencilerin kurmuş oldukları “okul radyoları”nın da, o günkü işlevleriyle, ( iletişim için bugünkü harika akıllı iphone ve benzeri cep telefonları olmadığından) müzik yayını arasında, dersten kaçan öğrencilerin velilerini durumdan haberdar etmesi, ortaöğretimde iletişim amaçlı “sosyal medya” nın kullanımı sayılabilir. Hatta, imkanı olan bazı okullarda, okul içinde uygulanan “kapalı devre” televizyon yayınları da - içerik olarak - yeterli olmasa bile, o zamanlarda “sosyal medya” nın ortaöğretimde -komisyonlar tarafından kontrol edilerek - kullanıldığını göstermektedir.
Günümüzdeki farklılık ise, artık sosyal medyanın diğer kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi Milli Eğitim Müdürlüklerimizde ve okullarımızın Bakanlıkça onaylı “okul internet siteleri”nde-sanal dünyada- kullanılmaya başlamış olmasıdır. “İnternet Gazeteciliği” de her geçen gün gelişen hızlı bir “sosyal medya aracı” olmuştur.
Sosyal medyanın herkes tarafından sağlıklı ve doğru okunması için, medya okuryazarı olmak gerekir.
İlk öğretim ve ortaöğretimdeki öğrencilerin sosyal medyayı amaca uygun şekilde okumalarında “medya okuryazarlığı” çok önemlidir. Bu konudaki eğitimleri ilk olarak 1970'li yıllarda başlamıştır. İsmini hatırlayamadığım bir akademisyen bu konuda şöyle demişti. “O dönemdeki vurgu daha çok çocukların ve gençlerin medyanın olası zararlı etkilerinden korunması olmuştur. Daha sonraki uygulamalar ise, eleştirel düşünme ve medya iletilerinin üretim becerilerini geliştirme üzerinde yoğunlaşmıştır ve daha çok medya iletilerinin politik, sosyal, ekonomik doğurguları ve etkili medya kullanımının önemi üzerinde durmaktadır.”
Medya kültürünün kendisi güçlü bir pedagoji biçimi olduğu ve etkiye en açık dönemlerini yaşayan ilköğretim çağındaki çocukların ve gençlerin de bir medya kültürü içerisinde yetiştikleri düşünüldüğünde, eleştirel medya okuryazarlığı kazanma yetisiyle yetiştirilecek genç beyinlerin, toplumun ileriki dönemlerine katacağı faydalar yadsınamaz.
Gelişen teknolojiler ilköğretim çağındaki çocukları şüphesiz etkilemektedir. Sosyal medya aracı olarak özellikle akıllı cep telefonları, radyo, televizyon ve internet siteleri- oyun amaçlı da olsa, çocukların yaşamlarının birer parçası olmuştur. Son yıllardaki iletişim ve bilişim teknolojileri alanlarındaki hızlı gelişmeler neticesinde, çağdaş bir eğitim ve öğretim sürdürebilmek ve tedbirler almak için MEB. müfredat değişimine gitmekte ve yeni dersleri öğretim programlarına ilave etmektedir.
2007 yılında RTÜK–MEB İşbirliğinde Medya Okuryazarlığı Projesi
Talim ve Terbiye Kurulunca eğitim sistemimizde ilköğretim düzeyinde bilgisayar ve medya okuryazarlığı türü seçmeli derslere de programlarda yer verilmiştir.
Sosyal medyanın ilk ve ortaöğretimde etkinliği için, programların yeterliliği yanı sıra, bu dersleri verecek öğretmenlerin de yeterliliği önem kazanmaktadır. Örneğin bir Türkçe - Edebiyat veya Sosyal bilgiler öğretmeninin ilk veya orta öğretim düzeyinde de olsa, “gazetecilik”, radyo-televizyon” ve özellikle “medya okur-yazarlığı” derslerini ne derece amaca uygun ve doğru verebileceği ortadadır. Sadece Bakanlıkça verilen programı uygulamaya çalışmak yeterli olmaz. Bu dersleri eğitim formasyonu alan iletişim fakültesi mezunlarının vermesi gerekir.
İsmail Suna'nın da belirttiği gibi, en çok TV izleyen ve hemen hemen kültürel birikimini medya araçlarından alan öğrenciler açısından daha verimli olması ve açıkta kalan, iş bulamayan eğitim formasyonlu iletişim fakültesi mezunlarına da iş sahası açılması bakımından “medya okuryazarlığı dersi”nin “zorunlu ders” haline getirilmesidir. Zorunlu olmasıyla beraber eğitim formasyonu alan iletişimciler, öğretmen olarak atanacak ve yurdun dört bir yanında “medya rehberi” olarak öğrencilerle sınıflara girecektir.
Medya okur-yazarlığı dersinde, öğrencinin gözlem, araştırma, eleştirel ve yaratıcı düşünme, iletişim, problem çözme, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimcilik, Türkçeyi doğru güzel ve etkili kullanma, sosyal ve kültürel katılım becerilerini elde etmesi hedeflenmiştir (Talim ve Terbiye Kurulu B.-b, 2010).
Sosyal medyanın kullanılması “medya okuryazarlığı”nı bilmekle olur. Medya okuryazarlığı dersi, iletişime giriş, kitle iletişimi, medya, televizyon, aile, çocuk ve televizyon, radyo, gazete ve dergi, internet konu başlıklarından oluşmuştur. Medya okuryazarı olmak, basit anlamda kitle iletişim araçlarını “okuyabilmek” için gereken eleştirel düşünme becerilerine sahip olmak olarak da tanımlanabilir.
Çocuklar ve gençler açısından, internet nasıl kullanılmalı?, web sayfa tasarımı nasıl yapılmalı? gibi konularda medya okuryazarı olma gereği kendini çok güçlü bir biçimde göstermiştir. .
Medyada ve zaman zaman da medya sayesinde, gündemlerin hızla değişmesi, yeni bilgi, teknik ve teknolojilere de hızlıca uyarlanmayı gerektirmektedir. Dolayısıyla medya okuryazarı olmak, bu hızlı değişimi kavramayı sağlayabilmektedir.
Filmlerin, televizyon programlarının, video oyunlarının, İnternetin pasif bir tüketicisi olmak yerine bu ortamlardan gelen bilgilerin farklı açılardan eleştirel değerlendirmesini yapmak medya okuryazarı olmanın temelidir.
“Medya Okuryazarlığı” dersi sayesinde öğrenci özel yaşamın mahremiyetine saygıyı, estetik duyarlılığı, dürüstlüğü, sorumluluğu, etik kurallara bağlılığı, farklılıklara saygı duymayı, kültürel mirası yaşatmayı, aile içi iletişime önem vermeyi, bilinçli tüketimi, toplumsal hayata aktif katılımı, bilimselliği, yardımlaşmayı, dayanışmayı ve paylaşmayı öğrenecektir (TTKB-b, 2010).
Bu değerler göz önüne alındığında, “Medya Okuryazarlığı” dersini iletişim fakültelerinden mezun olan ve yüksek lisans yaparak eğitim formasyonunu tamamlayan öğretmenler tarafından okutulmasının daha isabetli olacağı açıktır.
Sosyal medyanın ilköğretimde kullanılmasında, medya okuryazarlığı dersindeki “İletişime giriş, Kitle iletişimi, Medya, Televizyon, Aile Çocuk ve Televizyon, Radyo, Gazete ve Dergi, İnternet (Sanal Dünya)” başlıklı konular verilmektedir.
Medya okuryazarlığı erken yaşlarda kazandırılmalıdır. Ülkemizdeki uygulamanın ise öğrenciler, öğretmenler, veliler ve okul yöneticilerinin görüşleri, gözlemler ve uygulamalarla daha derinlemesine incelenmesi gerekmektedir. Var olan uygulama ve materyaller incelenerek geliştirilmelidir. Öğretmenlerden hâlihazırdaki durumda olduğu gibi, kısa eğitimlerden sonra hem medya okuryazarlığı dersini vermeleri, hem de meslektaşlarını eğitmeleri beklenmemelidir.
Eğer bilinçli bir medya tüketicisi iseniz, o zaman siz medya okuryazarısınız. Ama medyayı temel biçimde kullanacak ve değerlendirecek bilgi ve bilinç, beceri ve yetenekten yoksunsanız, o zaman medya okuryazarı olmak zorundasınız. Medya okuryazarlığı düzeyimiz ne kadar yüksek olursa, medyada üretilen kurgu ile içinde yaşadığımız gerçekliği birbirinden ayırt etme beceri ve imkânımız o kadar yüksek olur.
Sevgiyle kalın… Saygılarımla.
Ali İhsan ÖZÇAKIR
MEB. Emekli Bakanlık Başmüfettişi