Bugün baskın ekonomik sistem kapitalizmdir. Aşırı tüketimin pompalandığı bu sistemde doğanın yaşama şansı pek görünmemektedir. Medya bu anlamda tüketimin parçası olduğu sürece aynı feci akıbetten sorumludur. Çevrenin gözetimi ve doğanın korunması hepimizin sorumluluğunda olan bir konudur. Medya ise bu konudaki sorumluluğunu tüketim konusundaki sürekli tazyiklerini bırakarak yerine getirebilir. Aslında bu durum medyanın varlık nedenine zıttır. Medya reklam gelirleriyle ayakta durur. Dolayısıyla medyanın tüketimin pompalanmasındaki etkisi nasıl kırılabilir sorusu cidden güç bir sorudur. Kültürel mirasın korunması, aktarılması önemli bir konudur. Medyanın bu konuda sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak kültür Kapitalist sistemde bir meta haline gelmiştir. Üretilen değil tüketilen bir şeydir. Kitle kültürü artık halkın kendi ürettiği kültürü neredeyse yok etmiştir. Bu bağlamda da medyanın kendisiyle çelişen bir görevi icra etmesi zor görünmektedir. Medyanın eğlence görevi olduğu gerçeği reddedilemez. Ancak medyanın bu fonksiyonu insanları hülyalara salmak şeklinde olmamalıdır. Eğlence yoluyla asıl sorunların unutturulması veya saptırılması doğru bir yaklaşım değildir. Eğlence varsa sosyal gerginliği azaltmanın yöntemlerinden biri olabilir. Toplumsal bölünme sadece işbölümü adına hoş karşılanabilir. Kültürel ayrışma da çatışmaya neden olmamalıdır. Bu nedenle toplumsal tabakaların, bölümlerin arasında sürekli bir ilişki bina kılınması gerekmektedir. Korelasyon kurulması anlamında medyaya büyük yükler düşmektedir.