ANAP iktidarı döneminde sınırlarımıza yakın bir yerde, Kafkaslarda, Ermenistan’da Rusya’ya ait bir nükleer santralde sızıntı olur. Nükleer tehdit ve bulutlar Doğu Karadeniz’i de etkisine alır. Bu tehdidin bu topraklarda uzun süreli etki bıraktığı hep iddia edilmiştir. Dönemin Tarım Bakanı halkın kaşsında televizyonlarda çay içerek böyle bir tehdidin olmadığını söyler. Halkı bu toprakların çay, fındık gibi ürünlerini tüketme konusunda ikna etmeye çalışır. Ancak bölgede daha sonra kanser vakaların arttığı söylenmektedir. Kanser kurbanlarından bir tanesi Karadeniz’in hırçın çocuğu Kazım Koyuncu’dur. Onun cenazesi Artvin’de defin edilirken cenazeye katılanlar o günkü hükümete sistem ederler. ANAP hükümeti Karadeniz’de nükleer tehlike olmadığına dair halkı ikna etmeye çalışırken yabancı devletler bununla ilgili olarak temkinli davranır. Doğu Karadeniz’de üretilen çay iç piyasaya arz edilir. Zaten iç piyasa arzını karşılayacak kadardır. Ancak dünya fındık üretiminin yarısından çok daha fazlası Türkiye tek başına üretmektedir. Fındık tarımı Karadeniz’de daha yaygın bantta yapılır Sakarya gibi Batı Karadeniz bandında fındık yetiştirilebildiği gibi Samsundan Rize hattına kadar fındık yetiştirilir. Rize de fındık için uygun lokasyon oluşturur. Ancak burada topraklar çaya ayrıldığı için fındık tarımı yapılamaz. Henüz sanayileşmemiş bir ülkede fındık ihracatı önemlidir. Karadeniz halkı için hayatidir. Çernobil faciasından sonra fındık ihracatı yaptığımız ülkelerin büyük çoğunluğu Türkiye’den fındık alımını durdurur. İçeride büyük bir fındık stoku oluşur. Bunun tüketilmesi ve fındık çiftçisinin ezilmemesi gerekir. Devlet ofisler aracılığıyla fındığın bir kısmını alır ve okullarda bunu ücretsiz olarak dağıtır. Ancak bu yetmemektedir. Karadeniz’de bulunan Ticaret Borsaları, Ticaret Odaları, Ziraat Odaları, Fisko Birlik gibi tarım kooperatifleri, kimi tüccarlar Fındık Tanıtım Topluluğu adıyla bir araya gelirler, çok görkemli bir biçimde fındık reklamına yönelirler. Fındık alımı konusunda zaten yabancı devletler ikna edilememektedir. Reklamla temel amaç iç tüketimi artırıp fındık stokunu eritmektir. Reklam sonrasında iç fındık tüketiminin %30 arttığı gözlenmiştir.


Reklam Adı: AganigiNaganigi

Reklam Yılı: 1999

Reklam Oyuncuları: (Celebrity – Ünlü) Özkan Uğur

Reklam Şirketi: Ali Taran Creative Workshop

Reklam Fikri: Ali Taran

Reklam Yönetmeni: Rezzan Tanyeli

Reklam Hikâyesi: Başında kasketi, belinde önlüğü ile bir satıcı önündeki fındıkları çarşıda çığırtkanlık yaparak satmaya çalışmaktadır. Bu arada fındık faydalarını saymaya başlar: Fındık cilde daha birçok soruna iyi gelir diyen satıcı fındığın iyi geldiği sorunları tek tek sıralar en son ayrıyeten aganiginaganigi şeklinde sözünü tamamlar.


Söz konusu işi genelde toplumumuzda erkekler yaptığı için satıcı erkek temsiliyle reklamda verilir. Bu da geleneksel erkek imgesini ortaya koyar. Oyuncu Özkan kasketli, maço, bıçkın bir erkek görüntüsü çizer. O günkü toplumun erkek beklentisi budur. Uzun saçlı erkeklerin kız mı bunlar denilip ayıplandığı toplum yapısından henüz kurtulduğumuz o yıllarda söylenmezdi. Reklamlarda bilen erkek imgesi burada da kullanılır. Oyuncu, doktor gibi fındığı nelere iyi geldiğini tek tek saymaktadır. Hatta son cümlesinde, ayrıyeten 'aganigi naganigi' derken fındığın cinsel yetersizliklere dahi iyi geldiği ima etmektedir. Cinselliğin tapu olarak görüldüğü bir toplumda bunun da aganaginaganigi gibi metaforla yapılması isabetli olmuşa benzemektedir. Hal böyleyken dahi reklam döneminde ahlaksızlıkla toplumun değerlerini hiçe saymakla suçlanmıştır. Elbette reklamı hazırlayanların cinsellik satar düşüncesi zihinlerinin bir yerinde bu reklamı hazırlarken durduğunu ve reklamı etkilediğini söyleyebiliriz. Cinsellikle ilgili bir durumun bir kadınla dillendirilmesi ise tam bir bozgun olacaktır. Erkek ister, erkek elde eder, erkek konuşabilir, erkek bakar, erkektir yapar şeklinde anlayışların yaygın olduğu bir toplumda Özkan’ın bıçkın tavırla ayrıyeten aganiginaganigi demesi toplumsal cinsiyet rolüne uygun düşmektedir.