Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonunda yaptığı açıklamada, Rus Büyük elçisini öldüren polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’ın FETÖ mensubu olduğunu söyledi.

Rus Devlet Ajansı ise Büyükelçi Andrey Karlov cinayetini El Nusra cephesinin üstlendiğini açıkladı.Başka bir iddiaya göre, M. Mert Altıntaş isimli saldırgan suikast günü El Nusra’nın Cihat Marşı’nın bir bölümünü Arapça okumuş.

Şimdiye kadar elde edilen bilgilere bakıldığın da, M. Mert Altıntaş, küçüklüğünden beri cemaatin yuvalarında ve onların kontrolünde eğitim almış ve onu kindar bir genç olarak yetiştirdikleri anlaşılıyor.

Yani yetiştirilmesinde pek çok dinamik var. Ama nereden bakılırsa bakılsın özü itibariyle Polis Memuru Altıntaş, kindar nesil tohumlarının atıldığı bir ortamda yetişen bir genç olduğu su götürmez bir gerçektir.

Radikal İslam inancına körü körüne saplanan insanların ortak bir özellikleri var. Bu militanlara istediğinizi yaptırmak için sadece sırtlarını sıvazlamak yeterli olur. Her istediğiniz eylemi kolaylıkla yaparlar.OOBu ve buna benzer gençlerin cemaat eğitimleri, Türkiye de en azından 40 yıldır devam ediyor.

M. Altıntaş’ın çocukluk çağında kimler tarafından yetiştirildiği ve gözetildiği biliniyor. Mesela Fetullah Gülen ve adamlarının 40 yıl öncesin de Söke’ye gelip kimlere eğitim verdikleri de biliniyor. 1980 öncesi ve sonrasın da, Söke’ye gelip toplantılar yaparlardı. OOToplantılarının birine beni de davet etmişlerdi.

Merakımı yenemediğim için gittim. Toplantı Bağarasın da yapılıyordu. Fetullah Gülen o gün toplantıya gelmemiş, yerine 1. Müride ordudan atılmış Kurmay Albay Nam-ı diğer Dursun Efendiyi göndermişti.

Toplantı yapılan evde takriben 30-35 civarında insan vardı. Bu gençler, ayrı bir odada oturan Dursun Efendiden ders alıyorlardı. Gençler odaya girerken, pespembe, ama çıkarken, yüzleri mum gibi sapsarı olduğu gözlerden kaçmıyordu. Dursun Efendi, 15 dakika süren seansta onlarla neler konuştuğu bilinmiyordu.


Odaya girme sırasının bana geldiği söylendi. Kısa bir şaşkınlık geçirdim. Hemen mücadele ettim: “ ben buraya ders almak için gelmedim. Davet ettiler, merakımı yenmek için geldim” deyince hiç üstelemediler. Dursun Efendi, ders verdiği odadan çıkıp salona geldi ve tam karşıma oturdu: “ Bizleri çok merak ettin değil mi?” diye sordu. Ve sözlerine devamla, ne olduğumuzu ve ne olmak istediğimizi sana kısaca şu cümlelerle anlatmak istiyorum: “Hz. Muhammet yüzde 51’i bulunca İslamiyeti yaydı. Çünkü bu orana ulaşmazsam başarı olmaz. Bizler de bu orana ulaştığımız gün neler yapabileceğinizi cümle alem görecek” dedi.


Gördüğünüz gibi ülkemiz de kindar bir nesil yaratmanın tarihi çok gerilere dayanıyor. Bu akımlar Cumhuriyet kurulduktan sonra da kendisini derinden hissettirdi. Olayı daha detaylı anlatabilmek için bir örnek daha vermek istiyorum.


Yıl 1995 Haziran ayının sonları… Dört ay sonra Milletvekili Genel seçimleri yapılacak. Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bahri Zengin, ilçe Başkanı Kemal Özbek’in Yenikent’teki konutunun bahçesinde gece toplantısı yapıyor. O günler de yapılan kamuoyu araştırmaları, seçimi Refah Partisi’nin kazanacağını işaret ediyordu. Konutun bahçesinde yapılan toplantıya 40-50 civarında partili izliyordu. Zengin’in yaptığı konuşmayı pür dikkat takip ediyorlardı. Zengin konuşmasını bitir dikten sonra partili üyelerden görüş almaya başladı. Bazıları da sorular yöneltiyordu. Genel Başkan Yardımcısı yapılan konuşmaları ve sorulan soruları beğenmediği yüzünden belliydi. Ciddi bir bir yüz ifadesiyle bana döndü: Gazeteci siz niye konuşmuyorsunuz? Diye sordu. Cevabım şu oldu: “ Sayın zengin partili üyeleriniz Refah Partisi iktidara geldiğin de neler yapacaklarını bütün detayları ile anlattılar. Ama gördüğüm kadarıyla siz anlatılanları hayretle karşıladınız. Böyle bir şey bekleniyordunuz. Ve Ankara Makine Kimya Endüstrisi Genel Müdürü iken emekli olduğunu ve Refah Partisi saflarına katıldınız. Üyeleriniz şeriatı getirmek istediklerini söyleyince hayretler içinde kaldınız. Bunlar şaka yapmıyor. Ciddi konuşuyorlar. Eğer Refah Partisinin ana ilkesi buysa Refah Partisi uzun süre iktidar da kalamaz. Deyince partili üyeler bana sözlü saldırı da bulundular. Başkan Yardımcısı Zengin, sert bir ifadeyle partililerini susturdu. Ve yine bana döndü ve: “çare ne onu bana söyle” dedi.


“Ben Cumhuriyet değerleri ile yetişen bir insanım. Türkiye de aynı görüşe sahip milyonlarca insan var. Ama karşımda ki insanlar radikal görüşlü ve çocuk yaştan itibaren öyle yetiştirildiler. İktidara geldiğiniz zaman Cumhuriyet değerleriyle yetişen insanlarla yanyana nasıl yaşarsınız? Muhakkak kavga çıkar, dediğim de ortalık bir kez daha karıştı. Refah Partisi Başkan Yardımcısı Bahri Zengin partilileri bir kez daha susturdu. “ Böyle bir olasılık benim de her zaman huzurumu kaçırdı. Toplumun için de farklı gruplar var. Bunun farkındayım” dedi.


Ekim ayın da Milletvekili Genel seçimleri yapıldı. Kamu araştırmaları doğru çıkmıştı. Refah Partisi DYP ile Refah Yol Hükümetini kurdu.İki yıl sonra 28 şubat 1998 tarihin de sabah gazetenin telefonu çaldı. Arayan Refah Partisi İlçe Başkanı Kemal Özbek’ti. Bana: Duydun değil mi? Bize muhtıra verdiler. O gece benim evde sen bunu mu anlatmak istedin bizi” dedi.“Evet aynen bunu anlatmak istedim” deyince telefon kapandı.


KADERİN BÖYLESİNE NE DEMELİ?

Sökeli Polis Memuru M. Altıntaş’ın küçücük yaşta tarikatların ağına düşmesi talihsizlik değil de nedir?

Altıntaş’ın Polis oluncaya kadar hangi merhalelerden geçtiği tam olarak belli değil. Öldürülmesi böyle bir ihtimali ortadan kaldırdı.

Cinayet kararını da kendisi vermedi. Katilin cinayet sırasın da Arapça tekbir getirmesi de bir tesadüf değil. Ama ne çare bütün sırlarını mezara değil, sonsuzluk alemine götürdü.

Bu yüzden kendi kendime sorduğum soruları bile yanıtlayamıyorum. Bu genç böyle bir hatayı nasıl yaptı? Bütün sorular artık cevapsız.

Ama Türkiye Andrey Karlov’u maalesef koruyamadı.