Sanatçı Zülfü Livaneli'nin geçtiğimiz günlerde Gazete Duvar'a verdiği söyleşi, Türkiye'de gündem oldu. Hem merhum Başbakan Bülent Ecevit hem de CHP'nin eski lideri Deniz Baykal hakkında açıklamalarda bulunan Livaneli, her iki lider için de “soldan hoşlanmayan Türk milliyetçileri” ifadesini kullandı. Bu yazımda Ecevit'in solculuğunu irdelemek istiyorum.

Öncelikle belirtmek isterim ki, merhum Bülent Ecevit, Türk siyasi yaşamının gelmiş geçmiş en saygın kişilikleri arasında yer almıştır. Vefatının üzerinden değil 15, 105 yıl da geçse bu gerçek yerli yerinde duracaktır.

***

Bülent Ecevit; nezaketi, Türkçeyi çok düzgün kullanması, halk odaklı siyaset yürütmesi, cumhuriyet değerlerine bağlılığı, belki hepsinden önemlisi temiz siyaset, dürüst yönetim anlayışına inancıyla eşine az rastlanan bir devlet adamıdır.

Tabii Ecevit'e “solculuktan hoşlanmıyordu” diyenler acaba solculuğun içini neyle dolduruyor? Bilindiği üzere politikada sol ve sağ kavramlarının kökeni ekonomiktir. Sermayeden yana olanlar sağda, emekten yana olanlar ise solda konumlandırılır. Eşitlik, özgürlük, sosyal adalet kavramları, solun olmazsa olmaz değerleridir.

***

Bu bakımdan baktığımızda Türkiye'de 1960'lı yıllarda işçi haklarının temini konusunda Ecevit, Çalışma Bakanı kimliğiyle önemli rol oynamıştır. Siyasi yaşamı boyunca emekçiden yana olmuş, Zonguldaklı maden işçileri başta olmak üzere emek dünyası onu babası gibi görmüştür. Bu gerçek yerli yerinde dururken “Ecevit solcu değildir” demek, haksız bir söylem olur.

Ecevit, Türkiye'de yerli sol bilincinin gelişmesinde de öncü isimdir. O hiçbir zaman Marksist, Leninist bir sol kültüre sırtını yaslamamıştır. Aksine 'Anadolu solu' felsefesinin yeşermesine ve yerleşmesine neden olmuştur.

Ecevit solculuk kisvesi adı altında ayrılıkçı – bölücü terörün değirmenine su taşıyanlara hep karşı olmuştur. Onları haklı ve meşru gösterecek propagandaların içine girmemiştir. (Merak edenler 1990'lı yıllardaki TBMM tutanaklarına bakabilir) Tam tersine bir yurttaşın hem sol görüşlü hem de yaşadığı ülkeyi, toprakları, ülkesinin milli değerlerini benimseyen bir insan olabildiğinin de çok net ve somut şekilde örneğini vermiştir.

***

Merhum Ecevit, din ve inanç özgürlüğüne saygı duyan bir solcudur. İnançlara saygılı laiklik prensibini ortaya atarak, bu coğrafyada yaşayan her bir vatandaşın din ve vicdan özgürlüğünü savunmuştur. Halkın değerleriyle çatışarak değil, o değerlere saygı göstererek politik rotasını belirlemiştir. Bununla beraber kutsal din duygularının istismarına ve rejim düşmanlığına da asla geçit vermemiş, laik, demokratik cumhuriyetin kazanımlarının son nefesine kadar savunucusu olmuştur.

Adını dağlara taşlara 'Kıbrıs Fatihi' olarak yazdıran Ecevit, bu yönüyle solculuğun tam bağımsızlıkçı yönünü de yaşama geçirmiştir. Ecevit'in solculuğuyla ilgili daha değişik örnekler verebiliriz. Ancak bu kadarı herhalde birtakım olguları açıklamaya yetmiştir kanısındayım.

Sözün özü, bazı kimselerin Ecevit'in solculuğunu yetersiz bulması, O'nun sol değerlere olan bağlılığını ve bu doğrultudaki icraatını asla gölgelemez.

***

Keşke bu tartışmalar, Ecevit öldükten 15 yıl sonra değil de sağlığında yapılabilseydi de o da hakkındaki bu söylem ve suçlamalara yanıt verebilseydi. İşte o zaman daha şık olurdu.

Zülfü Livaneli, bu söylemleriyle kitaplarını okuyan, müziklerini dinleyen, kendisine saygı duyan kesimde bir kırgınlığa yol açmıştır. Bu bakımdan bir özeleştiri verir umarım diye düşünmekteyim. Kalın sağlıcakla…