Selçukluların yerel bir güç olmaktan çıkıp geniş coğrafyalarda yükseldiği 11’nci yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından kaleme alınan Kitabu Divanı Lügatit Türk (Türk Lehçeleri Sözlüğü Kitabı), Türk edebiyatının, Türk dili ve kültürünün en önemli eserlerinden birisidir. Kitap içerik olarak sadece bir sözlük değil aynı zamanda devlet ve toplum hayatımızın tarihini muazzam bir edebi güç ve derinlikte aktarması bakımından da değerlidir.

Bu yazıda, 18. yüzyıldan itibaren kaybolma tehlikesi başgösteren Türkçemizi yazı ve konuşma dili haline getiren Atatürk’ün 12 Temmuz 1932 tarihinde kurduğu Türk Dil Kurumu ve Türk Dili Tetkik Cemiyetinin seksen dokuzuncu yıl dönümü anısına Kitabu Divanı Lügatit Türk’ü (Bundan böyle Kamus olarak ifade edilecektir) ve yazarı Kaşgarlı Mahmut’u tanıtacağız.

Türkçenin ilk sözcüsü Kaşgarlı’nın hayatı ve kişiliği hakkında yeterli bilgi sahibi değiliz. Ancak Kamus’un içerisindeki kısa notlardan Karahanlılar’ın başkenti ve kültür şehri Kaşgar’da doğduğu, soyunun Doğu Karahanlı hükümdar ailesinden geldiği, babası Muhammet oğlu Hüseyin Çağrı Tigin’in Barsgan Beyi olduğunu anlayabiliyoruz. Ayrıca zamanın silahlarını en başarılı biçimde kullandığı, medrese eğitimi gördüğü, Türkçeyi doğru ve güzel konuştuğu, Hakaniye Türkçesiyle yazdığı fark edilmektedir.[1]

Kaşgarlı’nın hayatına dair bilgiler günümüz kaynaklarında da yer almıştır. Bu yayınlarda, ailesinin Barsgan’da yaşanan kanlı bir darbe sonrası Kaşgar’a göç ettiği, Kaşgar şehrinin Opal kasabasında 1008’de doğduğu (Barsgan’da doğmuş olabilir), annesi Rabia’nın Kaşgarlı’nın yetişmesinde büyük rol oynadığı, Arapça ve Farsça dilleriyle birlikte zamanın klasik bilimleri üzerine tahsil gördüğü açıklanmıştır. Bir ilden başka bir ile sık sık göç ederek yer değiştiren Kaşgarlı’nın nerede ve ne zaman öldüğü konusunda verilen bilgiler tahminden öteye gitmese bile Kamus’u 1071-1074 yılları arasında tamamladığı için 11. yüzyılda yaşayıp öldüğü varılabilecek en doğru fikirdir.[2]

Kaşgarlı’nın Türk dil bilgisi ve Türk Lehçeleri ile Türkçenin tarihini çok iyi bildiği, güçlü bir sözlükçü ve filolog olduğu kuşkusuzdur. Göktürklerin devamı Karahanlılar döneminde yaygınlaşan Türkçe eserlerden bilgisini geliştirmiştir. Kamus’u bizlere kazandırmasının ardındaki gerçeklik Türkçeciliğidir. Türkçülüğü ise Türk dili ve kültürüyle birlikte yükselmiş, Kamus’un Türk maddesindeki betimlemesiyle doruğa ulaşmıştır.

Kaşgarlı, ailesini kaybettikten sonra ömrünü Türk dili incelemelerine adamıştır. 1057’den itibaren Ulu Türkistan’ı boydan boya kat etmiş, Selçuklu yurtları Maveraünnehir, Horasan, Harzem, Azerbaycan ve Anadolu’yu adım adım dolaşmış, 1072’de geldiği Bağdat’ta medrese hocalığı yapmıştır. Konakladığı bütün Türk şehirleri, köyleri, oba ve avullarında Türklerin yaşayışı, hayatı, dili ve edebiyatı üzerine neredeyse yirmi yıla yakın notlar tutmuş; sav, sagu, koşuk ve destanlar derlemiştir. Bağdat’ta iken daha önce yazmaya başladığı dev eseri Kamus’u tamamlayıp 1074’te Abbasi halifesine hediye etmiştir.[3]

İslamiyet’in Türkler arasında henüz gelişmediği, Arap kültürünün başat rol üstlenmediği bir dönemde Türkçenin akıcı, yalın, duru ve özgün diliyle yazılan Kamus, tek başına dil bilgisi ve sözlük değil aynı zamanda ansiklopedik bir eserdir. Türkçe konuşurların yaşayışını, hayat tarzını, din, edebiyat, kültür ve sanat anlayışını, tarihini, coğrafyasını kısaca Türklerle ilgili ne varsa her şeyi aydınlatır.

Kamus’un biçimi giriş ve sözlük şeklinde iki kısım ve sekiz ayrı kitaptan oluşur. Giriş kısmında besmeleyle başlayan, Allah’a ve peygambere övgü cümleleriyle devam eden önsöz yer alır. Önsöz yazısında Türklük övülmüş, Türkçe öğrenmenin kutsallığı dile getirilmiştir. Türk dili ve kültürünü Araplara tanıtmak ve öğretmek amacıyla hazırlandığı belirtilmiştir ki bu çok normaldir. Çünkü Kamusun yazıldığı 11. yüzyıl, Türk dünyasının her alanda en parlak dönemiydi ve Türkçe diğer komşu milletleri etkisi altına alıyordu. Dolayısıyla daha sağlıklı iletişim kurmak için Türkçeyi konuşmak ve yazmak ihtiyaç duyulan önceliklerdendi.[4]

Kamusun önsöz yazısı Kaşgarlı’nın bizzat çizdiği ilk Türk haritasıyla tamamlanır. Harita, Türklerin ve komşusu devletlerin hâkimiyet bölgesini, göç yolarını gösterir. Balasagun şehri merkez alınarak şehir, dağ, nehir gibi yer isimleri verilerek çizilmiştir. Tarihin eskittiği sözcükler tablosundan sonra isim ve fiil olmak üzere ikiye ayrılan, harf sayısına göre dizilen sözlük bölümü başlar. Türkçe 8.783 sözcüğün yer aldığı sözlükte bunların anlamı, karşılaştırması, dil bilgisi kuralları Arapça yazılmıştır. Kamusun son sayfalarında Türklerin her bir boyuna ve çeşitli kollarına kabaca değinilmişse de Oğuzların bütün kolları ongunlarıyla birlikte ortaya konulmuştur.[5]

İlk sözlükçümüz, ilk haritacımız, ilk filoloğumuz Kaşgarlı’nın Türk dilinin Arapça kadar üstün bir dil olduğunu bıkmadan usanmadan çalışarak belgelediği Kamus’un bir tek yazma nüshası vardır. O nüsha, Türklerin hafızası ve namus adına İstanbul’un Fatih İlçesindeki Millet Kütüphanesinde korunmaktadır.

***

Kaynakça:

(i)Abdullah KÖK, Kaşgarlı Mahmut’un Türkçülüğü ve Türkçeciliği, Makale, 2011, Erişim Tarihi: 01.07.2021 (https://www.academia.edu).

(ii)Süleyman AYDIN, Kaşgarlı Mahmud ve Eseri Divanü Lugati't-Türk, Makale, 2008, Erişim Tarihi: 01.07.2021 (https://www.academia.edu).

Dipnotlar:

[1]Zamanın kültür ve ticaret merkezi olan Barsgan, bugünkü Kırgızistan sınırları içinde ve Issık Gölünün güney kıyısında kalır.

[2]Türk devlet ve toplulukları Orta Türkçe (MS 10 – 15 yy) döneminde, doğu’da Hakaniyece ve Harzemce, batı’da Oğuzca lehçelerini geliştirmiştir.

[3]Kamus’un Melik Şah tarafından 1087’de Bağdat’ın fethi sırasında halife sarayında halifenin mührüyle birlikte teslim alındığı, Fatih Sultan Mehmet Han zamanında İstanbul’a getirtilerek korunduğu olasıdır.

[4]Günümüz yazarları Kamus’ta Türklüğün övülmesi konusunu hadislerden ziyade Kur’an’ın sureleri (Maide:5/54), (Tevbe: 9/39), (Kehf:18/ 83-88) ile açıklamıştır.

[5]Besim Atalay çevirisinin indeksinde Türkçe 8.783 sözcük verilmiştir.