Ha geldi ha gelecek derken Kurban Bayramı'nı da geride bıraktık. Ömrü olana nice bayramlar gelip geçiyor. Dileğimiz de bu: ağız tadıyla nice bayramları yaşamak…

Kurban Bayramı da tıpkı Ramazan Bayramı gibi koronavirüs salgını gölgesinde kutlandı. Ramazan Bayramı'ndan farklı olarak sokağa çıkma kısıtlamasının uygulanmaması nedeniyle farklı bayram manzaralarına tanık olduk. Aydın, denize kıyısı bulunan Kuşadası ve Didim ilçeleri nedeniyle yerli ve yabancı turistlerle doldu taştı bu bayram. Öyle ki, tatil yörelerine giden ana arterlerde 4-5 kilometreyi bulan araç kuyrukları oluştu. Kuşadası'ndaki Dilek Yarımadası Milli Parkı girişinde de manzara farklı değildi. Bayram tatilini fırsat bilenler, denize girmek, güneşlenmek, güzel vakit geçirmek için plajlara akın etti. Yukarıda belirttim. Bu bayram geçen bayramın aksine sokağa çıkma kısıtlaması uygulanmadı ancak Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca başta olmak üzere bilim insanları, Kovid-19 riskine karşı maske-mesafe ve hijyen kuralına uyulması gerektiğini mutlak surette yineledi. Bayramlaşmanın yüz yüze değil, telefonla yapılması gerektiği, toplu bayramlaşma programları organize edilmemesi gerektiği her fırsatta vurgulandı. Aydın'ın turizm yörelerindeki gözlemim ise vatandaş, söz konusu kurallara kısmen uydu diyebiliriz. Maske konusunda gerekli özeni göstermeyen, alışveriş merkezi ve plajlarda iç içe olmayı tercih eden insan manzaralarına tanıklık ettik bu bayram.

Maske – mesafe ve hijyen kuralının çiğnenmesinin bize yarar değil zarar getireceği aşikar.

Hatta bu manzara karşısında açıklamada bulunan Bakan Koca, ilerleyen süreçte kısmi yasakların gündeme gelebileceğini ifade etti. Haber ajanslarına ve gazetelere konuşan bilim insanları da sonbaharı işaret ederek 'ikinci dalga' uyarısında bulunuyor. Bütün bu çabanın, bütün bu uyarıların bir anlamı olmalı. Umursamazlığın ve vurdumduymazlığın acı sonuçlara yol açabileceği gerçeğini aklımızdan çıkarmayalım. Birkaç günlük tatil sefası yapacağız, hoşça vakit geçireceğiz diye kendimizin ve başkalarının sağlığını tehlikeye atmayalım.

Hepimiz gayet iyi bilmekteyiz ki, salgın tehdidi tam anlamıyla bertaraf edilmiş değil. Her gün açıklanan koronavirüs tablosunu anbean izliyoruz. Günde yaklaşık bin vaka meydana geliyor. Kovid – 19 testi pozitif çıkan hasta sayısı her geçen gün artıyor. Tablonun geriye gitmesi, rakamların 3 hanelilerden 2 hanelilere düşmesi, vefat sayısının da 2 haneli rakamlardan teke, orta vadede sıfıra inmesi için toplumun her bir ferdine ayrı ayrı sorumluluk düşüyor.

Normalleşme sürecinde toplumun büyük kesimi işi gereği dışarı çıkıyor, toplum içine karışıyor. Bireylerin yaşamlarını idame ettirebilmesi için, ekonominin çarklarının dönmesi adına bu kaçınılmaz. Ancak normalleşmenin çerçevesini iyi çizmek gerekli. Birtakım keyfî gereksinimler için sağlığı tehlikeye atmamak gerektiğini aklımızdan çıkarmayalım. Örneğin plajda saatlerce vakit geçirmek yerine, denize girip çıkıp makul bir sürenin sonunda kalabalıktan uzaklaşmak en mantıklı seçim olacaktır diye düşünüyorum.

Zira bilim insanları 'kalabalıklardan kaçının' uyarısını yineliyor. Bunu kulak ardı etmemek gerektiğinin altını çizelim.

Bu vesileyle tüm okurlarımızın geçmiş bayramını kutlar, esenlikler dilerim.