Bireylerin ilgi alanları, yetenekleri, becerileri ve öğrenme hızları farklıdır. Bu sebeple bireylerin gerçek anlamda başarılı olabilmeleri, onlara verilecek bireysel eğitime bağlıdır. Yapısal ve ruhsal farklılıkları ve farklı yetenekleri olan çocuklara, aynı eğitimi vermek onların yeteneklerinin ortaya çıkmasını engeller. Bu nedenle standart bir birey yetiştirme amacı güden mevcut eğitim sisteminden ayrılarak, herkesin içindeki kişiyi keşfetmesini sağlamak, dünyamızın geleceği için yaralı olacaktır. Oysa eğitim sistemimizde, tüm öğrencilere aynı şartlarda, öğrencilerin ilgi alanlarının içinde olsun olmasın, derslere ve konulara ilgi duysun duymasın, aynı eğitim verilmektedir. Sonucunda tüm öğrencilerden başarı beklenmektedir. Bunun da tam gerçekleşmediği bilinen bir gerçektir.

Bu durum “Yeni nesle doğru bir eğitim veriyor muyuz?” sorusunu akla getirmektedir.

Yeni nesli oluşturacak çocuklardan mucit, girişimci ve proje yaratacak ve çağımızın teknolojilerini geliştirecek bireyler yetiştirmek istiyorsak, çocukların okullarımızda aldıkları eğitiminden memnun kalmalarını sağlamalıyız. Günümüz şartlarında bu ise çok zor hatta olanaksız gibi görünmektedir.

Ancak, bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde, sınavla, “üstün yetenekli öğrenci” kabul eden Bilim Sanat Merkezlerinin varlığı “Bireysel Eğitim” alanına önem verilmeye başlandığının da bir göstergesidir. Bu kurumlarda uzman öğretmenlerle bire bir derslerde ve grup çalışmalarında özel laboratuvar, atölye ve sınıflarda öğrencilerin, okul dışı saatlerde yetenekleri doğrultusunda proje ve etkinlik tabanlı eğitim aldığını, bu eğitimlerin disiplinler arası ders içerikleriyle sunulduğunu, öğrencilerin ilgi alanları ve okul müfredatları göz önünde bulundurularak güzel sanatlar, edebiyat, drama, yazılım, yabancı dil, liderlik, mekatronik, astronomi ve uzay bilimleri, yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji, havacılık, akıl ve zeka oyunları, düşünce eğitimi, arkeoloji, şehir kültürü ve benzeri alanlarla ilişkilendirerek zenginleştirilmiş eğitim programının uygulandığını" denetimlerimiz sırasında da gözlemledim. Üstün yetenekli çocukların tanılanması ve eğitimi amacıyla, Türkiye genelinde 80 ilde 106 merkezde hizmet veren ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki yaklaşık 25 bin özel yetenekli öğrencilerin eğitim aldığı BİLSEM’de “bireysel eğitim” yapılmaktadır.

“Onedio.com” sosyal platformunda ifade edildiği üzere; Elon Musk isimli girişimci ve mucit kendi çocuklarının eğitimini kendi üstlenmiş ve bunun için de özel okulunu açmıştır. Musk okulların araçlara değil, problemlere eğilmesi gerektiğini düşünüyor. Oysa okullarımızda sınıflara doldurulan çocuklardan aynı şeyi, aynı anda öğrenmeleri beklenmektedir. Öğretmenleri de sürekli aynı şeyleri anlatmaktadır.

Ayrıca, yaşama ve bilime ait tüm derslerin soyut bir şekilde sadece yazıyla anlatılmasından vazgeçilmeli, yazılı ödevler yerine eğitim görev ve uygulama temelli pratikler üzerinden yürütülmelidir. Sabit ve yerleşik ders kitapları yerine verilen konular konusunda öğrencileri serbest bırakılması ve istedikleri kaynaktan yararlanmalarını sağlamamız gerekmektedir. Böylece öğrencilerin neye eğilimlerinin ve yeteneğinin olduğu kolayca belirlenebilir.

Ancak yeni nesil kökten farklılaşmış dünyada eğitim alıyor. Bu yüzden uygulanan eğitim sistemi eski moda olmaktadır. “Artık yapay zekâların, genetik mühendisliğinin, makineleşmenin, sanal gerçekliğin, kişiselleştirilmiş tıbbın, sürücüsüz araçların gerçekleştirildiği ve Mars’ta bir koloni kurmanın tasarlandığı bir çağda yaşamaktayız. Bu teknolojilerin geliştirilmesi, belki de gelecekte insanların herhangi bir işte çalışmak zorunda olmayacağı ve toplumun kendisini tamamen farklı bir biçimde tanımlayacağı yeni bir dünya düzenini yaşamın merkezine yerleştirecek.” Bu durumda çocuklarımızı geleceğe uygun biçimde yetiştirdiğimizi düşünebilir miyiz?

Yurdumuzda da, bireysel eğitim için her öğrencinin BİLSEM kurumlarındaki gibi “bireysel eğitim” almasını kim istemez? Gelecekte o da olur ümidindeyim.

Sağlıcakla kalın.

Sevgi ve saygılarımla.