Gençlik, yazılı tarihi süreç boyunca. "Bu gençlik nereye gidiyor" denilerek yakınan, sorgulayan Sümerlerden (MO 400-2000) başlayarak, bir önceki kuşaklar tarafından hep olumsuzlanarak değerlendirilen ve eleştirilen bir süreç olmuş.

"Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar" demiş MÖ 750-650 yılları arasında yaşamış olan Hesiod. (Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen ünlü ozan (Hesiodos "İşler ve Günler" adlı eserinde verdiği bilgiler nedeniyle ilk ekonomi ve iktisat tarihçisi olarak kabul edilir.)

Sorgulamadan geçen bir ömrün yaşanmaya değer olmadığına inanan; gençlere "Sorgulamadan asla kabullenmeyin," diyen; bu yüzden gençleri otoriteye karşı kışkırtmakla suçlanıp ölüme mahkûm edilen Sokrates (MÖ 469-399) bile: "Günümüz gençliği lüksü seviyor. Kötü davranışları var, otoriteye başkaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Gençler artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı. Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar. Onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır supur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar diye suçlamış gençleri.

Ardili Aristotales de (MÖ 469-399) "Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda, diyerek yakınmış dönemin gençlerinden... Ve bu böyle sürüp gitmiş binlerce yıl. Dönemin eserleri en çok tercüme edilen ve yirminci yüz yılın en tanınan yazarlarından biri olan Stefan Zweig da 1941 yılında yazdığı "Dünün Dünya Bir Avrupalının Anıları adlı eserinde söz etmiş yaşadığı yıllarda gençliğe hangi gözle bakılıp, gençlere ne denli güvenilmediğini: "Babam 30 yaşın altın da hiç kimseyi işe almamıştır” deyip, o yıllarda gazetelerde erken yaşlarda sakal çıkaran kremlerin reklamlarının yayımlandığını, yaşlı görünmek için gözleri bozuk olmadığı halde gençlerin gözlük taktıklarını anlatarak.

Bütün bu önyargılara karşın yirminci yüz yılda gençliğe güvenen Mustafa Kemal Atatürk olmuş genç Türkiye Cumhuriyeti'ni Türk gençliğine emanet ederek. Neden? Daha 15 yaşında, çiçeği burnunda bir genç, Manastır Askeri İdadisi/Lisesi öğrencisiyken ülkesinin geleceğinden kaygılandığı ve özgürlük üzerine düşünmeye başladığı için...

Mustafa Kemal, Harp Akademisi'ndeyken arkadaşları ile birlikte hükümetin yönetimi ve politikaları konusunda eksiklik ve hataları açıklamak için elle yazılmış bir gazete çıkardıklarında 19; mezun olduktan ve yüzbaşı rütbesi ile görevlendirildiği Sam'da staj yaparken Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lütfi Müfit (Özdeş) Bey ve askeri tabip Mustafa Cantekin ile Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurduğunda ve cemiyetin bir şubesini açmak için ordudan izinsiz, gizlice Selanik'e gidip askeri liseden sınıf arkadaşı ve Selanik Askeri Rüştiyesinde öğretmen olan Hakki Baha Bey'in evinde arkadaşları ile "Vatan ve milleti kurtaracağız" diye ant içtiğinde de henüz 25 yaşında olduğu için Atatürk'ü yücelten önemli niteliklerinden biri de kuşkusuz gençliğe verdiği değer ile gençliğe olan inancı ve güveni.

Çağımızda gençlik kavramı, gençliği ulusal bir bayramla taçlandıran

Atatürk ile anlamını buldu ve en yüce değer olarak benimsendi. Atatürk, köhnemi fikirler ile ulusunun gelişip ilerlemeyeceğini deneyimleyerek kavramış; çağdaş uygarlık düzeyine ancak gençler ve yaş sınırını asan genç düşünenlerce ulaşılacağına yürekten inanmış; bu nedenle kurduğu, demokratik, laik ve devrimci Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmiştir. Ankara Halkevi'nde 26 Mart 1937 günü, birçok kere dile getirdiği gibi:

"Gençler, Benim gelecekteki emellerini gerçekleştirmeyi üstlenen gençler!

Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnunum ve mesudum” diyerek gençliğe olan güven ve inancını bir kez daha tekrarlamıştır. Gençler ve genç kalabilenler!

Gençlik yıllarımda, O’nun gençliğe seslenişi ile başlayıp, büyük bir sevinç, coşku ve içtenlikle kutladığımız adı ile…

Sonsuza dek 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı kutlamak dileğimle…