Yeşil ve mavi vatan hepimizin ortak geleceği ve hedefi olmalıdır. Ağaç hayattır, hayat ağaçla anlatılır, ağaç yaşamın, insanın ve tarihin simgesidir. Dört mevsimin, yedi iklimin hüküm sürdüğü, güzel atların, otların, endemik bitkilerin ve besin maddelerinin vatanı, keklik öten, kekik biten güneş ülkesi Türkiye, doğal ürünleri, zengin ve özgü kültürel zenginliği ve doğal güzellikleriyle ulusal ve uluslararası alanda özel bir yere sahiptir.

Uygur ve Altay Türkleri arasında ağaçlara inanma geleneği de bulunmaktadır. Hasta tedavisi yapan Şaman’ın elinde elma ağacından bir sopa bulunmakta, elma kötü ruhlu olmayan sihirli bir ağaç sayılmaktadır. Kötü ruhları kovmak için elma ağacı ve elma kurusunu kullanarak tütsü yapılmaktadır. Uygurlar yaşlı, yalnız ağaçları kesmezler ve yanlarından at aya da eşekle geçerken, hayvan üzerinden inerek ağaca olan saygılarını gösterirler. Kaşgarlı Mahmut’un diktiğine inanılan Kaşkar Opal’daki “Hay – Hay Terek Ağacı” bin yıllık bir tarihe sahip bulunmaktadır. Halk yüzyıllardır bu ağacı ziyaret ederek saygı gösterir. Uygurlar arasında dut ağacı dikmek hayırlı uğurlu bir iş sayılmakta ve her aile bahçesinde veya her mahallede birçok dut ağacı bulunmaktadır.

Estonyalı köylüler de bir ağacı kesmeden önce mutlaka ondan özür dilerlerdi.

Son söz; bugün “Kurdun Sırtı Toroslar Türksüzleştirilebilir, Yörükler Yoksa, Anadolu da Yok” başlıklı Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yüksel Hoş’un ayrıntılı bir yazısını okuduk.

Yüksel Hoş yazısında aynen, “Yanan dağlarımız ülkemizin omurgasıdır. Kurdun sırtıdır demiştik. O omurga varken ülke dik durur. Dağ coğrafyanın bir ülkeye hediyesidir. Toroslar da Türkiye’nin güneyini, en zayıf olduğumuz sıklet noktamızı koruyan doğal siperlerimizdir. O siperler tutulmalı. Yansa da 1 seneden kısa sürede gerekirse lise, üniversite öğrencilerimizi kullanıp oraları inşa etmeliyiz. Yabancı kimseyi sokmadan… Otlar yoksa keçiler de olmayacak. Keçiler yoksa Yörükler de olmayacak.”

Yine Yüksel Hoş; Mustafa Kemal Atatürk’e atfen “Bu nedenledir ki, bu coğrafyanın özelliklerini iyi bilen ve stratejik bölgelerde halkın toprağına bağlı kalmasının önemini bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kısa ve öz anlatımıyla: Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi bilinizi ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”

“Beka vatanın korunması ve Türk milletinin Anadolu coğrafyasında varlığını ilelebet sürdürmesidir.”

Bayramların hası “Ağaç Dikme Bayramı”dır. Kutsal ağaçların şahı kayın ağacına ve tüm doğa harikası ağaçlara selam olsun. Bunların hepsi korunsun. Doğa felaketi yangınlar ve diğer kıyımlar son bulsun…

Ormanı bilerek yok etmek en büyük vatan ihanetidir. Toprağın, ağacın, insanın ve doğadaki tüm canlıların ahı, bir kibritin, bir çakmağın arkasına gizlenecek kadar zavallı olan hainleri affetmez. İhanetin bedeli ağır olur. Bizim ve toprak ananın bağrı yanarken ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmamalı ve İtalyan şair Dante’nin şu sözünü unutmamalıyız:

“Her karanlık, kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır.”

Şimdi Toprak ananın ağıtını dindirmek için umutla ve omuz omuza seferberlik başlatma zamanıdır.