‘EFSANE DEĞİL İNSANIM' kitabının yazarı izlenimlerini anlatmayı sürdürüyor:

“Ölmesinden bir yıl önce Sau Paulo'da buluştuğum Brezilya'nın efsanevi futbolcusu futbolun doktoru Sócrates görüşmeye elinde Carlos Fuentes'in Terra Nostra romanıyla gelmişti. Ve röportaja başlamadan benim kitap okuyup okumadığımı sormuştu. Ona adının bir ara Küba milli takımı için geçtiğini söyledim. Eğer böyle bir teklif alsaydı Küba'daki işçiler ne kadar alıyorsa ben de o kadar maaş isterim' diyeceğini söyledi.

Konuyu Che Guevara'ya getireceğimi kestirmiş. Söze ilginç bir örnekle girdi. Aslında sizde de bir Che var. Türkiye'nin bağımsızlığı için emperyalist devletlere kahramanca karşı koyan Atatürk! Che gibi kahraman biri o hatta ondan da büyük bana göre. Latin Amerika halkı onu çok iyi tanır. Atatürk emperyalizme geçit vermemiş büyük bir lider. Bizim buralarda emperyal güçler cirit attığı için, benim için çok özel bir kişiliktir Atatürk! Ben onu babamdan çok dinledim.

BREITNER IN ALMANYA'SI

“Yine Münih'te konuştuğum Almanların aykırı adamı Paul Breitner, "Futbolculuğumda haftada en az iki kitap okumamışsam kendimi o hafta antrenmansız hissederdim” demişti.

SOVYET FUTBOLCULARINDAN: OLEG BLOHIN

« Yazarımızın Kiev'de buluştuğu Sovyet futbolunun efsanevi adamı Oleg Blohin anlatmıştır: "Bazı maçların devre arasında hocamız Valery Lobanovsky bize taktik vermez, 'Herkes kitabından üç yaprak okusun' derdi. Soyunma odasındaki giysilerimizin yanında kitaplarımız vardı. Ben, Savaş ve Barış'a; Belanov, Suç ve Cezaya; Dosaev Anna Karenina'ya göz atıp öyle çıkardık sahaya."

"Sovyet futbolcuları yeryüzündeki baska futbolculardan ayıran bir özellik söyle desem?

Başka futbolcuları bilmem ben bizim ekibi anlatayım, Tolstoy, Dostoyevski, Puşkin, Anton Çehov; hepsi Rus edebiyatının büyük yazarı, Biz onların eserleriyle büyüdük. Sonra futbolcu olunca hep onların etkisini gördük.

Oleg Blohin, "Edebiyat bizi dizginledi. Örneğin hakeme itiraz etmenin anlamsız olduğunu düşünürüz. Bunu da takım olarak sahada uyguladık. Hocamız Lobanosvki devre arasında kitap okuturdu, klasik müzik dinletirdi. Blohin'in sözünü ettiği seksenli yıllarda Sovyetler Birliğinin milli takımı çok güzel oynardı. Sócrates'in Brezilya'sı ve Breitner'in Almanya'sı da Onların ilkokulda, "Oku Sócrates oku? "Oku Paul Oku", ya da "Oleg oku... Oleg iyi top oyna" fişleri var mıydı bilemem ama o ülkeler hem çok kitap okurdu. (Örneğin Sovyetler Birliği döneminde bir çocuk on beş yaşına gelene kadar en azından bütün Rus klasiklerini okuyor) hem de iyi futbol oynardı…

Biz en azından birisini bile yapsam mutlu olmaz mıyız?

LATİN BAŞKAN KİMİN HAYRANI?

Muhabir – yazarımız 'Latin Amerika' anılarını anlatıyor:

“Şili'de önceki devlet başkanı Ricardo Lagos ile buluştuk. Röportaj çok ilginçti. Lagos, röportaja gelirken elinde iki kitapla geldi. Kitapları masanın üzerine, sağ elini de o kitapların üzerine koydu:

“Hem bir devlet adamı hem de bir Şilili olarak dünyada örnek aldığım bir isim var. kim o biliyor musunuz? diye sordu.

“Kim?” dedim.

Elini kitabın üstünden kaldırıp o iki kitabı gösterdi. Biri Andrew Mango'nun 'Atatürk', diğeri de Falih Rıfkı Atay'ın 'Çankaya' kitabıydı.

“Siz dünyanın en büyük liderinin ülkesinden geliyorsunuz. O, bütün Güney Amerika'ya örnek oldu. Hoş geldiniz!”

O an yaşadığım büyük kıvancı anlatamam.

Yolunuz Şili'ye düşerse başkent Santiago'daki Atatürk Anıtı'nı mutlaka görün. İnanın, ülkemizde bile bu kadar güzeline rastlamadım. Lagos, anıtını dünyanın en iyi heykeltıraşlarından birine yaptırdıklarını söyledi.”

ŞİLİ'NİN ROMANTİK ELÇİSİ IVAN ZAMORANO

“Futbol bizim için bir tutkuydu. Bir kenar mahalleden geliyorum. Yedi kardeşim vardı. Ben futbolla ilgiliydim. Babam işçiydi. Çocukluğumda mahalle aralarında futbol oynardım. Ayrıca her akşam kros yapardım. Yıllarca sürdürdüm bunu.

Koştukça daha da güçleniyordum. Bu koşular sayesinde çok hızlı biri oldum. Ardından şansım yaver gitti. Şöhretli bir futbolcu oldun. Real Madrid ve Inter gibi futbol kültürü olan takımlarda oynadım ve iyi paralar kazandım. Ülkem Şili'yi de Avrupa'da iyi temsil ettim. Her hareketim de ülkem aklıma geliyordu. Bu güzel ülkem için bir asker gibi hizmet ettim gurbette.”

“ŞÖHRETIM, PARAM YERLİ HALKA FEDA OLSUN

Futboldan yaklaşık otuz milyon dolar kazandım. Bu paranın üçte biriyle bizim yerli halktan on bin çocuğu ilkokuldan üniversite bitimine kadar okuttum. Bu on bin çocuğun (öğrencinin hiçbiri de yardımın benden geldiğini bilmez... Bana kalan parayla da ülkemin en zenginlerindenim ama öbür zenginliğimin tadı bambaşka... Biz sahadaki futbolumuzla seyirciyi coşturabiliriz. Bundan biz de keyif alırız onlar da keyif alır. Ama biz en büyük keyfi, yüreklere dokunarak alıyoruz.