Umur Bey, 14.yüzyılda Ege Bölgesinde hüküm sürmüş Aydınoğulları Beyliğinin ikinci hükümdarıydı. 1309 yılında Birgi’de doğmuş, güçlü atabeylerin gözetiminde eğitim almış, aileden denizci yetişmişti. Yön bulmak ve rota hesaplamak için haritacılığı, coğrafya ve gök bilimini babası Mehmet Bey'in yanında öğrenmişti.[1]

Yukarı İzmir (Kadifekale)’in idaresine getirildiğinde 15 yaşındaydı. Selçuk ve İzmir tersanelerinde kadırga ve destek gemileri inşa ettirerek büyük bir filo kurmuştu. Bizans ve Latinlere karşı zaferler kazanmış, Rodos'tan kuzey ege adalarına, Limni’den Çanakkale Boğazı'na kadar, Mora ve Rumeli kıyıları dâhil denizlerin kesin kontrolünü sağlamıştı.

1327-1330 arasında Cenevizlilerden (Cenovalı) İzmir’in Liman kalesini, Bizans’tan Bozcaada, Sakızadası, Semadirek, Gökçeada ile Gelibolu yarımadasını teslim alarak haraçgüzar vergisine bağlamıştı.

1330-1334 arasında Çanakkale boğazını, Venedik’in koloniyel üssü durumundaki Eğriboz adasını ele geçirmiş, lojistik ve ticaret gemilerini vergiye bağlamıştı. Yunanistan ana karasına çıkmış, iki liman şehrinden ganimet toplamıştı. Babası Mehmet Bey’in vefat haberini alınca Birgi’ye dönmüş, Aydınoğulları Beyliğine getirilmişti.

Bu sırada Haçlı donanması İzmir’e saldırmış, halkı kılıçtan geçirmiş, tersane, üs ve gemileri yakmış, Liman kalesi ve çevresini geri almıştı. Halkın sığındığı Yukarı İzmir (Kadifekale)’de Türk savunmasını bir türlü aşamayınca geri çekilmek zorunda kalmıştı.

Umur Bey, çok fazla tayfa ve asker kaybettiği bu baskının yol açtığı tahribatı Saruhanoğlu Süleyman Bey’in desteğiyle gidermişti. Vakit kaybetmeden Ege denizine açılmış, hedefindeki Mora Yarımadasını 1335 yılında teslim almış, çok sayıda esir ve ganimet toplamıştı.

İzmir’e döndükten sonra Bozdağların kuzeyine bakan bölgenin en önemli kalesi Alaşehir’i zorlu muharebelerle ele geçirip yönetimine katmıştı. Ayrıca bu kuşatma sırasında yaralandığı için “Gaziemir” unvanı almıştı.

Ortaçağın savaş gerçeğini, 16. yüzyıldaki sömürgecilik anlayışıyla karıştıranların Umur Bey’i korsanlıkla suçlaması haksızlıktır. Ortaçağ hükümdarları, sosyal yaşamın gereği kuşatma savaşları yapmıştır. Bu gerçek, askerlerin savaş ganimeti toplamasıyla ilgili kuraldan hiç farklı değildir.

Umur Bey, 1337 yılında Atina Dukası Katalan Düklüğünden gelen davetle Atina’ya gitmiş, ayaklanan Latinleri (Rodos Şövalyeleri, Kıbrıs Krallığı, Venedikliler ve Cenevizliler) bastırmıştı. Sırp ve Bulgarlarla savaş halindeki Bizans imparatoru III. Andronikos’un işbirliği teklifi üzerine Atina’dan Arnavutluk’a yürümüş ve Epir bölgesini, Bizans’a isyan eden asilerden temizlemişti.[2]

1341 yılında Bizans imparatorunun ölümüyle patlak veren iç savaşta Kantakuzen'in tarafında yer almış, Orhan Bey’i de ikna ederek yanına çekmişti. Yeni imparator Paleologos’u destekleyen papalık ise Bizans'ın balkan topraklarında Haçlı ordusu kurup Kantakuzen’e savaş ilan etmişti.[3]

Umur Bey, donanma ordusuyla geldiği Meriç önlerinde Trakya'ya çıkmış, Dedeağaç Dimetoka arasında ordugâh kurup Dimetoka'da krallığını ilan eden Kantakuzen’i koruması altına almıştı. Haçlı ordusuyla üç yıl karşı karşıya kalmışsa da savaşın giderek temposunu kaybetmesi üzerine bir grup askerini Kantakuzen’in yanında bırakarak İzmir’e dönmüştü.

Umur Bey ve müttefiki Kantakuzen’in ortadan kaldırmasına inanan papalık, 1345 yılında bir yandan İzmir’e öte yandan Dimetoka’ya harekât başlatmıştı. İzmir baskınını bertaraf eden Umur Bey, Kantakuzen’den gelen yardım çağrısı üzerine tekrar Balkanlara geçmiştir.

Haçlı ordusunun Ferecik bölgesinde ordugâh kurduğu haberini alınca Dedeağaç’tan hareketle Ferecik’e gelmiş, 11 Haziran 1345 tarihli savaşta, düşmanı son derece atak manevralarla mağlup etmişti.

Böylelikle Kantakuzen’in Bizans tahtına çıkmasını sağlayan Umur Bey, arkadan gelecek saldırılara karşı ülkesini korumaya almıştır. Bizans konusunda umduğunu bulamayan papalık ise bu kez Ege denizindeki Türk egemenliğini sonlandırmak için yeni bir Haçlı seferi başlatmıştır.

1346 yılında İzmir'e gelen Haçlı ordusu, iki yıldan fazla bir süre Türk mevzilerine saldırmış fakat bir türlü üstünlük sağlayamamıştı. Umur Bey ise 1348 yılında Liman Kalesi (St. Petros/Kastel/Ceneviz Şatosu)’ni kuşatıp saldırıya geçmişti. Surların önünde göğüs göğüse yaşanan muharebelere bizzat katılmış ve bir an önce netice almak istemişti.

Ne acıdır ki askerleriyle birlikte vuruşurken burçlarda konuşlu Haçlı piyadesinin fırlattığı oklardan birinin vücuduna saplanmasıyla şehit düşmüştü. Aydınoğulları ordusundaki komutanlar bu şehadetle birlikte kuşatmayı kaldırmış, büyük Türk denizcisinin naaşını Birgi’ye götürüp ailesine teslim etmişlerdi.

Aydınoğulları Beyliği, O’nun dönemindeki parlak günlerine asla dönememiş, bağımsızlığını hızla kaybederek Yıldırım Bayezid devrinde Osmanlı’ya katılmıştı. (13.02.2022)


***

Kaynakça:

(i)Cemal Üstün, Aydınoğulları Beyliğinin Askeri Durumu, Makale, 2019, Erişim Tarihi:05.02.2022, (http://adudspace.adu.edu.tr).

(ii)Vehbi Günay, Umur Bey'in Epir Harekâtı, Makale, 2007, Erişim Tarihi:05.02.2022, (https://dergipark.org.tr).

(iii)Feridun Emecan, Aydınoğulları Beyi Umur Bey, Makale, İslam Ansiklopedisi, Erişim Tarihi:05.02.2022, (https://islamansiklopedisi.orr.tr)


Dipnotlar:

[1]Umur kelimesi işler, yükümlülükler, görevler manasındadır.

[2]Bazı tarih yazıcıları Umur Bey'in, Epir (Epirus) seferinde Mora’nın Korint (Germe/İnebahtı) körfezini geçebilmek için gemilerini 10 km yürüterek Epir’e girdiğini yazmıştır. Düsturname-i Enveri isimli eserde yer alan bu bilgiler, coğrafya göz önüne alındığında inandırıcı görünmediğinden makalemde yer almamıştır.

[3]İmparator VI. İoannis Kantakuzenos, kaynaklarda kısaca Kantakuzen ismiyle anılır.