“Makineci yazar mecliste konuştu”
Makineci Adnan Çameli; “en geç öğleyin söğütlü kahvede olurum” demişti. Ama saat 13.00’ü geçtiği halde hala ortalıklarda görünmüyordu.
Salon hınca hınç doluydu. İçerideki gürültü sokağa taşıyordu. Meclis Başkanı Gaskonyalı Tombul Musa’nın sıkıntılı hali gözlerden kaçmıyordu. Zaman zaman salonu sukünete davet ediyordu. Ama çaresiz. Dinleyen yok. İçerideki gürültü giderek bir uğultuya dönüşmüştü.
Boyacı Salih, yüksek sesle yanında oturan Tevfik Bücür; “Duyduğuma göre bugün mecliste konferans verecek olan Adnan Çameli Adnan Menderes’in amcasının oğlu imiş” dedi.
Tevfik: Nerden uydurdun bu palavrayı? Benim bildiğim Adnan Çameli’nin adını merhum Adnan Menderes koymuş. Menderes Söke’ye gelmiş, DP’yi ziyaretinde baba İdris Çameli: Menderes’e “Sayın Başbakanım bugün bir oğlum dünyaya geldi” demiş ve “adını Adnan koyabilirmiyim” diye sormuş. Menderes: koyarsar çok sevinirim demiş. Hepsi bu kadar. Bunun üzerine Boyacı Salih Tevfik’in gönlünü almak için elini öptü, özür diledi.
Üstadım, bugüne kadar ne dedin de “hayır” dedim. Biz de ailece Atatürk gibi Selanikliyiz. Adnan’ın ailesi de Arnavutluğun Çameria bölgesinden. En azından 75 yıldır Söke’de oturuyorlar. Onun mecliste bir konferans vermesi beni sevindirir. İnşallah ağzı iyi laf yaparda mutlu oluruz.”
Tevfik: Bundan hiç endişen olmasın. Benim tanıdığım Adnan çok kültürlü bir insan ve iyi bir yazardır. Ama senin onun mesajlarından birşeyler anlayacağını sanmıyorum.
“Ne yani… Ben geri zekalı mıyım, neden anlamayacak mışım?
Tevfik: “Eh bunu biraz sonra anlarız.
Boyacı Salih ile Tevfik Büçür’ün arasındaki anlamsız konuşma uzadı gitti. Salih’in inatçı tavrı, Tevfik’in canını sıkmıştı. Boyacı Salih’in konuşması salondaki gürültüye karışıp gidiyordu. Bereket versin ki kısa bir süre sonra Adnan Çameli meclisin kapısında göründü. Salih’in çenesi kapandı. Bu kez ayağa kalkıp onu izlemeye başladı. Yavaş bir ses tonuyla yanındaki Bücür’e koca göbeğini gördün mü? Ağaların göbeğine benziyor. Hayret. Hem de çok gençmiş.
“Ne sandın ya 90’lık bir ihtiyar mı bekliyordun?
Ünlü Yazar Adnan Çameli sakin adımlarla divana doğru ilerlerken, etrafı selamladı. Bir ara Meclis Başkanı Gaskonyalı Obur Musa ile göz göze geldi. Gülümsedi. Divana varınca, “hürmetler sayın başkanım, biraz geciktim” Yolda çok araba bekledim” dedi.
“Hiç önemli değil, Sayın Adnan Bey. Geldiniz ya bizim için bu çok önemli.”
Meclis Başkanı Gaskonyalı Tombul Musa göğe bakmazın, kendisine yönelttiği sözlerden son derece memnun olan Adnan Çameli: “Sayın başkanım konuşmama başlamadan önce sizden bir ricam var” dedi.
-Buyur Sayın Çameli, emriniz başımız üstüne.
-Estağfurullah Sayın Başkanım. Ricam şu. Burada yapacağım konuşmayı bir panel havasına dönüştürmek istiyorum. Bu yüzden oturduk yerden konuşabilir miyim?
-Sayın Çameli nasıl kolayınıza gelirse öyle yapın.
Kendisine gösterilen ilgiden son derece metlu olan yazar Adnan Çameli, Başkan Gaskonyalı Obur Musa’ya teşekkür etti. Yerine oturdu ve salonu dikkatli gözlerle süzdü. Herkesin gözü onun üstündeydi. Konuşmasına nereden başlayacağını bilmiyordu. En iyisi bir espriyle başlayayım diye düşündü. Gaskonyalı’ya dikkatlice baktı. Gözlerini salona çevirdi. Sonra sahnede rol kesen bir komedi sanatçısı tavrıyla,
-Değerli hemşehrilerim. Güzel insanlar! Gördüğüm kadarıyla yörenin güzel yüzleri bugün buraya toplanmış. Allah aşkına şu meclis başkanı Gaskonyalı Musa GöğeBakmaz’ın tombul tombul yanaklarını, üzüm gibi kara gözlerine bakın. İnsan bir bakınca bir daha bakası geliyor.
Boyacı Salih bağırdı: “Bücür Tevfik’in gözleri de kara üzüm gibi. Gaskonyalı Boyacıyı sert bir dille uyardı. Bir daha izin almadan konuşursan seni dışarıya atarım” dedi.
Ortalık yatışınca yazar Adnan Çameli, konuşmasını sürdürdü. Kıymetli hemşerilerim bütün insanların yüzü bana melek gibi görünüyor veya ben öyle hissediyorum. Neyse beni mecliste bir konuşma yapmam için çağırdınız. Çok memnun oldum. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, bugüne kadar yazdıklarımı okutacak kadar yetenekli olduğumu pek sanmıyorum. Ama yazarlığa büyük saygı duyduğum doğru. Bugüne kadar yazdım, sevdim sadece yaşadım. Deli Dumrul söze karıştı. “Hepsi bu kadar mı Sayın Çameli?”
-Yoo hepsi bu kadar değil. Bu yaşam çizgime sevdi-yazdı-yaşadı sonra nefret etti de diyebilirsiniz. Ama hiç şüphe yok ki hayatım yazma sanatı üzerine kurdum. Bu benim değişmez yaşam tarzım. Şu sıralarda üretmek en büyük zevkim. Bu yüzden yazmak benim kişisel gelişmemin oyalayıcı bir fonksiyonudur. Mesela streslerden kurtulmak için alınan ilaçlardan daha etkilidir. Demek ki nevrozlarımı sanatsal alanda aşırılığa kaçmadan idareli kullandığımda ortaya bir eser çıkıyor. Yani edebiyat kişiliğimi geliştirirken, bundan okurlar da nasibini alıyor.
Hep saf dilli bir yazar olmayı haya etmiştim. Şu anda bunu başarabildim mi bilemiyorum. Ama tutkulrım hep bu yönde. Bu tutkuların güzellikleri var. Bunun heyecanları içerisinde düşen bir yazar içindeki ince ayrımları pek farkedemez. Duyguların kaynağını ve sınırlarını bilemez. Ancak coşkularını tatlı bir lirizmle veya Nasrettin Hoca vari uslüpla anlatılabilir. Onun bütün amacı insandır. Gelişimine ilerlemesine yardımcı olmaktır. Gerçek tahlili yapmak için bu tutkuları aşmak gerekir. Ama ne yalan söyleyeyim. Ben bu tutku denizinde yüzüyorum. Onların tesiri altındayım. Benim ifade ettiğim gibi onlar gibi benim yazarlığıma güç katan nevrozlarım itici gücüm onları ne zaman kontrol altına, yani disiplinize ettiğim zaman iyi eserler veriyorum. Çünkü bu eserlerin hepsi benim tutkularımın düzene girmiş halidir. Çünkü sanat değeri olan bütün eserlerin heyecan verici büyüklüğü, bir yazarın içindeki dalgalar sayesinde meydana gelir. En güzel dizeler, ruhumun varlığının en güçlü kanıtıdır. Uslup berrak bir cila gibi olmalıdır ki, üzerine sürüldüğü renkleri, ya da olguları ve düşünceleri doğru yönde harekete geçirip bozmamalı ve geliştirilmelidir.”
Adnan Çameli, sözünü daha bitirmemişti. Boyacı Salih onu kızgın bir ses tonuyla onu protesto etti.
-Size hemşerim dedim, bağrıma bastım. İyi güzel de siz ne konuştuğunuzu bilmiyorsunuz.
Meclis Başkanı Gaskonyalı Tombul Musa’nın tepesi attı.
“Boyacı lütfen dışarıya! Çıkmazsan seni zorla atarım.
Bücür Tevfik: “Şaşkın adam. Adamcağız filozof gibi konuşuyor. Ama odun kafan hiçbir şey almıyor. İyisimi burayı hemen terket.
Boyacı Salih şaşkın ve perişan bir halde ayağa kalktı. Tek kelime bile söylemeden kapıya yöneldi. Gözden kaybolup gitti.
Deli Dumrul, bilgiç bir tavırla: “Ne yazık ki şehir insanı sanat kültür ve edebiyat alanında 1950’li yılların çok gerisinde. Sahi ne oldu bize? Neden geriliyoruz?
Meclis Başkanı Gaskonyalı Tombul Musa Deli Dumrul’un sorusunu yanıtlarcasına: Sayın Çameli sizi bu yüzden meclisimize davet ettik. Onun için sözünü kesmeden sessizce dinleyelim.
Yazar Çameli, önündeki notları gözden geçirdi. Meclis Başkanı Tombul Musa’nın söylediğine yüzde yüz katılıyordu. Giderek taşra toplumu olmuştur. Düşüncelerinden sıyrılınca mutlu bir yüz ifadesiyle yeniden söze başladı.
“Ben en karışık duygularda bile açıklığa ve gerçeğe ulaşmak isterim. Yani karmaşık duyguları, en ince unsurlarına varıncaya kadar tek tek tahlil etmek en büyük tutkumdur. Tıpkı bir doktorun hastasının ısı derecesini ölçmesi ve gözlemlemesi gibi. Bu çok önemli. Çünkü önümüzde iyi mesajlar gönderme zorunda olduğumuz bir toplum var. Bu mesaj doğru bir şekilde gönderilmezse sanat, kültür ve edebiyat gelişme göstermez. Toplum gelişemez. Çünkü insan ruhunu etkileyen sonsuz güçler onu eğitir. Bazen de çile bile çektirir. Yani sanat ve edebiyat, insanlığa sunduğu öğretici şeylerle onu tezgahtaki bir kumaş gibi dokur.
Bir yazar çizdiği portrede insanın esrarlı çekiciliğini capcanlı olarak ortaya koyar. Türk toplumu son yıllarda bu özelliklerini yitirmiştir.
Bu nedenle “Sanat insan içindir” Sanat Allah içindir” diyenlere de rastlıyoruz. Her ikisi de doğrudur. Çünkü her insan dünya yaşamında Allah’ın bir halifesidir. Sanat insanın açan çiçekleridir. Bu yüzden sanat yıllar geçsede değerinden hiçbir şey kaybetmez. Günümüzde görüyoruz. Diderot, Voltaine, Stendhal, Balzak ve çağdaşları kendi çağların ıkendinden sonraları da devam ettirebilmişlerdir. Özellikle Balzac, sosyal tabakaları pazarın egemenliğini, yaşadığı çağdaki toplumun siyasal mekanizmasını eserlerinde büyüteç altına alıp incelemiştir.
Ahmet Yesevi ve Onun Anadolu’yu gönderdiği gönüllüleri Mevlana Celalettin Rumi, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli ve diğerleri toplumu nakış nakış örüp eğitmişlerdir. Anadoludaki Türk Birliğinin öncüleri olmuşlardır. Onların bugünkü kahramanları biziz. Benim ve benim gibi yazarlar bütün bildiklerimizi bizden sonraki kuşaklara aktarmak zorundayız. Toplumlara mal olmuş, onlara yol göstericilik yapmış büyük yazarların, düşün insanlarının çizdiği yollar ve bıraktığı izler sayılamayacak kadar çoktur. Bu tür gelişmeler toplumları örgütleyen kıvılcımlardır. Bağımsız ruhun kabul edebileceği özgür şekillenmelerdir.
Toplumun psikolojik bir aracı olan kitaplar, kütüphanelerde veya evlerimizde capcanlı duruyor. Sanat ve edebiyatla gelişen ruhun en ince titreşimleri, insanda en uzun dalgaların oluşumuna yol açar.
Ünlü yazar Tolstoy’un ifade ettiği gibi, “bir insanın ulaştığı ahlaki kusursuzluktan çok buna nasıl ulaştığı araştırılmalıdır. Ona göre yaratandan korkmak. Kötülüklerden uzak durmak gerekir. Ama Tolstoy, neslelerin arkasındaki hiçliği fark edince ruhunda meydana gelen parçalanma onu perişan etti. Bu bir ilkel endişedir. Gizlemeye saklamaya hiç gerek yok. Bu düşüncelere hiçbir zaman sapmayınız. Unutmayın ki hepiniz maddi ve canlıları olan bir dünyada yaşıyoruz.
Sadece mistizmle bir yere varamayız. Eğer böyle bir hataya düşersek kutuplardan gelecek buz gibi soğuk hava, çok iyi niyetlerle söylenebilecek sözlerle bile ısıtılamaz. Şehir meclisinin değerli üyeleri. Tarafıma yapılan davet, bana gösterdiğiniz yakın ilgi, beni son derece mutlu etti.
Demokratik refah ve mutlu bir toplum yaşantısına ulaşmamız temennisiyle en derin sevgi ve saygıyla selamlarımı sunarım.
Adnan Çameli’nin kuşatıcı ve sımsıcak konuşması meclis üyelerini çok etkilemişti. Başkan Gaskonyalı, Tombul Musa ayağa kalktı ve herkesin aynı şeyi yapmasını istedi ve bütün meclis üyeleri değerli yazar Adnan Çameli’yi coşku ile alkışladı.
Son olarak söz alan Meclis Başkanı Gaskonyalı Tombul Musa Göğebakmaz. Daha önceden hazırladığı pastayı kesmesi için yazar Adnan Çameli’ye ricade bulundu. Pasta kesildi. Dişleri olmayan Başkan Musa Göğebakmaz pastayı afiyetle yuttu ve şunları söyledi.
“Unutulmayacak bir sanat şöleni yaşadık. Bu zevki bizlere tattıran değerli yazarımız. Çameli’ye şükranlarımızı sunar. Bu tür günlerin yeniden yaşanmasını temenni ederiz.