1950 – 1960 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapan Adnan Menderes ile Menderes hükümetlerinde Dışişleri Bakanlığı yapan Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanlığı yapan Hasan Polatkan'ın idamlarının üzerinden 60 yıl geçti.
Kuşkusuz, Menderes ve arkadaşlarının idamları hukuki değil, siyasi saiklerle alınan kararlar sonucu uygulanmıştı. Yassıada mahkemeleri, tarihe kara bir leke olarak geçti. Siyasal idamların en önemli özelliği, üstünden on yıllar, yüzyıllar geçmesine karşın toplum vicdanında açtığı yaraların bir türlü iyileşmemesidir.
***
Menderes, hatasıyla sevabıyla, eksisiyle artısıyla Türk ulusuna hizmet etmiştir. Elbette her fani gibi eleştirilecek uygulamaları olduğu gibi, olumlu icraatları da söz konusudur. Demokrasi adına sergilenmesi gereken esas tavır, halkın oylarıyla işbaşına gelen yönetimlerin yine halkın oylarıyla görevden uzaklaşmasıdır. Türkiye'de tarihsel süreç içerisinde bunu tam anlamıyla başaramadığımız için demokrasi sürekli kesintiye uğradı. 27 Mayıslar, 12 Martlar, 12 Eylüller, son olarak da 15 Temmuz darbe girişimleri aktörleri farklı olsa da özü itibarıyla demokrasiye kast eden adımlardı.
***
Darbelerin, muhtıraların, demokrasiye müdahale girişimlerinin, toplumun üzerinde Demokles'in kılıcı gibi sallanan vesayetçi mantığın tarihin tozlu sayfalarında kalması en büyük dileğimdir. Türk milleti, daha iyiye, güzele ancak ve ancak demokrasiyle taçlandırılmış bir cumhuriyet yönetimiyle ulaşır. İnsanlık onurunun da temel hak ve özgürlüklerin de geçtiği yol, demokrasinin yoludur. Bu bilinçle hareket ettiğimiz sürece rahat nefes alırız. Demokrasi dışı yollar ise kaostan, kutuplaşmadan, acıdan başka bir şey getirmez. Tıpkı Menderes ve arkadaşlarının idam edildiğinde olduğu gibi…
Kesintisiz ve çağdaş demokrasiyi tüm toplumun özümsediği günlere erişmek dileğiyle…