Geçmiş yıllarda siyasî partiler, milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyelerini belirlerken önseçim yöntemine sıklıkla başvururlardı. Gerek merkezin solunda gerekse de sağında yer alan partilerde önseçim, demokrasi kültürüne ayrı bir nitelik kazandırırdı. Sol partiler, sağ partilere oranla önseçim yöntemine daha çok başvururlardı. Son yıllarda bu geleneğin bozulduğuna tanık oluyoruz.

Şimdilerde 2023 seçimlerinde milletvekillerinin nasıl belirleneceği konusunda görüşler kamuoyunda tartışılıyor. İktidar partisi olan AK Parti’de önseçim kültürünün olmadığını söylemek mümkün. Ancak bazı seçimlerde teşkilat üyelerinin katılımıyla eğilim yoklamalarının yapıldığı, son sözü ise genel merkezin söylediği hepimizin malumu.

***

CHP ise önseçim anlamında en demokratik duruşu 2011’de sergilemişti. Yanlış hatırlamıyorsam, 2007’de 6 ilde önseçim yapılırken, 2011’de 45 ilde önseçim yapılmıştı. 2015 Haziran seçimlerinde de önseçim yapan CHP, 2018’de sürenin darlığını gerekçe göstererek, adayları merkez yoklaması yöntemiyle belirlemeyi tercih etmişti.

MHP ise geçmişten beri adaylarını merkezden belirliyor. Siyaset sahnesine 2017’de giren ve ilk seçime ise 2018’de giren İYİ Parti’de ise İl Başkanı Recep Taner, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, önseçim yapılması çıkışında bulundu.

***

Karşımıza tüm çıplaklığıyla çıkan bir gerçeklik var ki, eğer bugün siyasi partiler Türkiye’yi demokratikleştirme, demokrasinin ölçütlerini yükseltme vaadinde bulunuyorsa bunu önce kendi evlerinden başlatacaklar. Yani parti içinde ‘ben yaptım oldu’, ‘dediğim dedik’ türünden bir mantıkla hareket etmeyecekler. Aksine ortak akla, çoğulculuğa ve katılımcılığa değer veren, bu ilkeleri önceleyen bir anlayışın temsilcisi olacaklar. Bu yapılmadığı sürece ‘demokratikleşme’ vaatleri, içi boş bir söylemden ibaret kalır ki, bunun kimseye yararı olmaz.