Mutlak iyi bir siyasi sistemden söz etmek mümkün görünmemektedir. Siyasi sistemlerin iyiliği görecelidir. Bu nedenle siyasiler en iyi olduklarına dair iddialarını karşılaştırma yapmak suretiyle ispatlamaya çalışırlar. Siyasilerin bu bağlamda yaptıkları en yaygın davranış geçmişe göre değerlendirme yapmaktır. Çünkü doğal süreçte mutlaka nispi bir gelişme olmaktadır. Gelişme veya en iyisi olma iddiaları bu minvalde güç kazanır. Bir olgunun günümüz dünyasına bakarak ortaya konması durumunda bir aksaklık çıkma ihtimali yüksektir. Doğru olan günümüz dünyasına bakmak olsa dahi bu siyasi iktidarların egemenlik hakkına helal getireceğinden veya onların meşruiyetini tartışmaya açabileceğinden pek tercih edilmez.

En iyi sistemin zihinde var edildiği söylenebilir. Bir sistemin iyi olduğuna veya alternatifinin bulunmadığına kişileri ikna etmişseniz zaten en iyi siyasi sistem odur. Aslında en iyi siyasi sistem algının kendisi olmaktadır. Toprağa bağlı köylü sınıfı ortaçağ boyunca kısmen Yeniçağ’da hemen hemen tüm dünyada görülür. Ortaçağ’da köylünün toprak mülkiyeti yoktur. Toprakla birlikte kiralanabilir satılabilir. Toprakların büyük bir kısmı Feodal beylerindir. Köylü ürününün büyük bir kısmını senyoraj hakkı diyerek Feodal beye aktarır. Çünkü onlar beylerinin topraklarını işlemekte olduğuna ve karınlarının beyleri sayesinde doyduğuna inandırılmışlardır. Kimse neden bu toprakların tamamı bir kişiye ait şeklinde düşünmemiştir. Aslında aynı ikna kodları günümüz dünyasında da devam etmektedir. Ailelere belli aralıklarla içinde 2 paket makarna, 1 paket çayın, 1 litre yağın bulunduğu gıda paketini dağıtan belediye başkanı onca hizmet noksanına rağmen vatandaşın oyunu yine alabilmektedir. Vatandaşın gözünde o iyi bir belediye başkanıdır. Yardım etmektedir. Ancak hiç kimse kamu hizmetinin veya kamu kaynakları tarafından finanse edilen böyle bir eylemin kişisel lütuf gibi sunulamayacağını düşünmemektedir. Gerçek belediye başkanlığının var edilen kentlerle, nefes alan sokaklarla olabileceği çoğu kimsenin aklına gelmemektedir.

En iyi sistemin ne olduğu veya ne olacağı tartışmalı bir konudur. Zaten sistemin iyiliği ancak bir karşılaştırma sonucu anlaşılabilir. Bu nedenle, yukarıda ifade edildiği gibi, iktidarlar genelde kendi dönemlerinin kusursuzluğunu ortaya koymak için önceki dönemlerle kendi dönemlerini sıklıkla karşılaştırırlar. Geçmişe gönderme yapılarak en iyi kendilerinin olduğu şeklinde algı uygulamaları Rusya’da da görüldü. Rusya’da toprağa bağlı kölelik 1860’larda kaldırılabildi. Bu köylünün sefaletini engelleyemedi. Çehov, Dostoyevski, Tolstoy, Gorki, Turgenyev, Gogol, Puşkin romanlarında sadece bu sefaleti anlattılar. Böylece Rus 1917 Ekim Devrimi’nin alt yapısını oluşturdular. Sınıfsız toplum söylemi yerini buldu. Böylesine bir yapı sonucu Lenin’in diktatörlüğüyle insanlar pek ilgilenmedi. Zaten erken dönem Rus sinemasında benzer yöntem izlenmiştir. Sergei Eisenstein’ın 1925 yapımı Potemkin Zırhlısı’nda Çarlık Rejiminin zulmü bir gemide geçen olaylar çerçevesinde anlatılmıştır. 1926 yapımı kadın ajitasyonuna başvurulan Ana adlı bir filmde bir annenin şahsında yine Çar zulmü dillendirilmektedir. 1917 Rus Devrimi, Rus halkını böyle bir dehlizden kurtarmıştır.

Ordusu, Kilisesi ile Halkını Ezen Rus Çarı

Tek parti rejimi biteli yaklaşık 75 yıl oldu. CHP, bu süreçte neredeyse hiçbir zaman tek başına iktidar olamadı. Ak-Parti’nin tek parti dönemindeki kimi uygulamaları sürekli gündeme getirerek karşıtlık etkisiyle sağ oyları bünyesinde toplama çabasında olduğu gözlenmektedir. Tek parti iktidarında Ezan Türkçe okunmuştur. Demokrat Parti iktidarı zamanında ezan tekrar Arapça okunmaya başlanmıştır. Tek parti iktidarında ezanın Türkçe okunmasının günümüzde dile getirilmesi sadece geçmişteki bir uygulamadan söz etmek olmaması gerekir. İktidara gelmek veya iktidarda kalmak için bu olgu yeniden üretilmektedir.

Köklü olmak önemlidir. Türkiye’de sık parti kapatmaları yaşanır. Bu nedenle Türkiye’deki partilerin neredeyse tamamının köklü olup olmadıkları tartışmalıdır. Bu zayıf nokta nedeniyle partiler kendi kimlik inşası için kapatılmış kimi partilerin devamı olduklarını iddia ederler veya onların miraslarına sahip çıktıklarını söylerler. Bu bakımdan Adalet Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Demokrat Parti ve Adnan Menderes’le kendilerini irtibatlandırmaları belli bir amaca matuftur.

Tek parti döneminde yeni rejimi yerleşmesi için bir takım propaganda çalışmaları yapılır. Osmanlı devleti asır hüküm sürmesine ve kendi içinde bazı dinamikleri olmasına ve belli bir sisteminin olmasına rağmen «padişahları, astığı astık kestiği kestik.” şeklinde resmeder. Bu durum, doğruyu ifade etmeden daha öte rejimi meşrulaştırma çalışmasıdır denebilir.