Dün 13 Şubat , DÜNYA RADYO GÜNÜ sessiz sedasız kutlandı.
Bu günü , anlamını bilen , anıları olan , sadece bizim “babyboom “ neslindeki yaşı 60 ı geçen 1950 li yıllarda doğan ,gençler sosyal medyada andık.
Yılmaz Erdoğan’ın “vizontele” filmindeki repliki , “Radyo’nun resimlisi “ Televizyonlar çıkmadan önce, en yaygın kullanılan kitle iletişim aracı olan radyo , Eğitimin, toplumsal tartışmanın, düşünce özgürlüğünün taşıyıcısı ve aynı şekilde, doğal afet zamanlarda bilginin hayati kaynağı olarak, radyoyu unutmamak ve unutturmamak amacı ile UNESCO geçtiğimiz senelerde , 13Şubat’ı Dünya Radyo Günü ilan ederek, nerdeyse yılın her gününe bir anlam yükleyen UNESCO dünyanın her yerinde Radyo Gününü kutlamaya başlamıştır.
Türkiye ‘nin Radyo ile ilk kez tanışması 1920'lerde başlıyor .6 Mayıs 1927'de İstanbul'daki Sirkeci Büyük Postane'den yapılan yayınla içinden ses gelen bir büyük kutudan biri sesleniyor size. Kim bilir kaç kişi "İçinde biri mi var bu kutunun?" diye sahibini aradı arkasını açıp araştırdı.1950'lerde çoğu eve girecek kadar ucuzlamaya başladı..Elektrik de her şehre dağılınca , güçlenen vericilerle , Radyo evlerde baş köşeye kuruldu.Elektrik olmayan bazı köylerde litrelik kola pet şişelere benzer çift devasa nişadır pillerle çalışan lambalı,ahşap kasalı Markoni radyomuz dan sonra, ilk transistörlü radyolar çıkınca, elde taşınır hale gelmişti. Aydın'ın Efeler ilçesindeki Menderes bulvarın da yürürken kulağımıza dayayıp ne çok istek programını dinlerdik.Kimi varlıklı kişilerin evinde radyolar hem pikap’lı ve havalıydı.Üzerinde klasik dantel örgüler dekorasyonun vazgeçilmeziydi. Kış günleri sobanın üstünde kestane, hane halkıyla birlikte dinlenen Kandıralı’dan oyunlar.Sonra yıllar geçtikçe Radyo adıyla mecmuası bile çıkar. Zeki Müren evlerde radyonun içinden misafir "Neşeli günler dilerim muhterem dinleyicilerim" diyerek , kamyonlardaki şoför milletine “ gözünüz yolda kulağınız bende olsun “ dilekleri. Radyo binası olarak yapılan Harbiye'deki İstanbul Radyosu'nda bulunan Mesut Cemil stüdyosu kimleri ağırlamıyor ki ..?Müzeyyen Senar, Münir Nurettin Selçuk, Ziya Taşkent, Alaeddin Yavaşça, Emel Sayın. O yıllarda tek iletişim aracı olarak , darbeciler ilk radyo evlerini mesken tutuyor 1960'ta.Başka da radyo yok zaten..Tekel.Radyodan ilan ediliyor darbeler..!.12 Eylül de ise tek kanallı TRT televizyonu bu işi üstleniyor 80 ‘lerde.Radyo doğal afetler anında ciddi bir iletişim aracı olarak kullanılmak üzere Radyo amatörleri cemiyetleri kurulmuş, dünyanın dört bir tarafıyla amatörler haberleşmeye devam etmektedirler.1940 lı yıllarda yaygınlaşan ilk ithal radyolar ahşap kasalı ve litrelik meşrubat şişelerine benzeyen nişadır pilleri ile çalışan evlerimizin baş köşesinin misafirleriydi.O yıllarda ajans adı verilen haberler, canlı Türk Sanat Müziği konser yayınları , Arkası yarınlar, Radyo Tiyatroları , uzun kış gecelerinin tek eğlencesiydi.Zeki Müren ‘in canlı stüdyo yayınları, Orhan Boran’ın YUKİ adlı karakteri, yarışma programları, Halit Kıvanç’ın maç anlatımları , gene kadife sesli Zeki Müren ‘in “ gözünüz ben de kulağınız yolda olsun aziz dinleyicilerim “anonsu sabahları sokağa çıkanlara moral olurdu.Yaşı altmışa merdiven dayamış radyo severlerin hala gönlündedir radyolar.Adnan Menderes Bulvarının ilk açıldığı yıllarda ellerimizde transistörlü radyolarla bir aşağıya bir yukarıya gezintiler o yılların gençlerinin , bugünün artık dedelerinin kulaklarından sesi, anılarından görüntüsü hiç gitmiyor.Radyo 1970 li yıllardan bu yana küçülerek nerdeyse kalem içinde cepte taşınır hale geldikten sonra yerini akıllı telefonların dönemine terk etti. Cep telefonlarından dünyayı izleyen teknolojik gelişmelere karşın , radyo kendisi ile yetişen neslin vazgeçilmezi olmaya devam ediyor.Aydın da 1970 li yıllarda Aydın Lisesi radyosu da çok popülerdi.Konferans salonunda küçük bir oda da okul öğretmenlerimizin yaptığı radyo vericisiyle yıllarca sabah ve akşam kısa dalgadan yayınlar yapar, Longplay ve 45 lik plaklardan , dinleyici istekleri müzik dinletir, okula gelmeyenlerin adlarını duyururduk.Taa Konya dan bile istek kartları gönderilirdi.Böylece okulda devamsızlık en alt seviyeye düşmüştü, ancak adlarını okuduğumuz devamsız öğrencilerle de muhabbetimiz bitmişti..! Bu çerçeve de Aydın da bir grup Radyo dostu bir araya gelerek Radyo günlerini anmaya devam ediyor.Radyoda müzik dinleyen ve dinlemek istedikleri melodileri istek kartları ile gönderen 1970 li yılların gençleri , radyo gününde bir araya geliyoruz. Radyo gününde İzmir radyosunun müzik program yapımcıları ile 45-50 yıllık dinleyicilerini Aydın ‘da buluşturan müzik ve radyo sevgisi, iki yıl önce Aydındaki buluşmamızda eski anılara döndük. TRT Eurovision yarışmalarının duayen sunucusu Bülent ÖZVEREN , eşi prodüktör Sebla ÖZVEREN , 1970 li yıllarda Aydın’a gelerek kapalı Spor salonunda sunuculuk da yapan discjokey Mehmet BÜLENT GÜL , TRT İzmir radyosunda Gecenin İçinden program yapımcısı Tülay İlter SUNAL , ve on beşe yakın müziksever radyo dostu ile Aydın’da “CİNGEN PİLAVI kahvaltısında “ buluştuk.Girne Mahallesindeki bahçede düzenlenen kahvaltılı sohbette Bülent Özveren, “ bizdeki dinleyici ve program yapımcıları arasında yıllaradır süregelen bu radyo ve müzik dostluğunu yurt dışında anlattığını ve yabancıların , bu radyo dostluğunu hayranlıkla izlediklerini “ aktardı.Aydın’ın sofra lezzetlerinin yer aldığı masada tüm gün radyo anılarının yaşatıldığı, günün sonrasında topluca bir hatıra fotoğrafı çekildiğimiz o günü anılarını tekrar yaşadık.Bu yıl Radyo ve Müzikseverler Nisan da İstanbul da toplanacağız.
SÖZÜN ÖZÜ : ACI VERİYORSA GEÇMİŞ,
ASLINDA GEÇMEMİŞ DEMEKTİR.