Türkiye’deki “eğitim reformu” tartışmaları kilitlenip kaldı. Ne içeriği, ne öğretmenlerin seviyesini ne de okulların fiziki durumunu yeterince tartıştık.


Oysa 21.’nci yüzyılın yeni efendileri olmaya hazırlanan Çin ve Hindistan gibi ülkelerde iyi eğitimli halklar yaratmak için amansız bir hazırlık var. Öyle ki, bu meydan okuma, ABD’deki bazı çevreleri bile tedirgin ediyor.New York Times Gazetesi’nde Charles M. Blow imzalı “Geleceğe Açlık” diye enteresan bir makalede, ABD’nin Çin ve Hindistan’da eğitim için yapılan yatırım karşısında nasıl geride kaldığına dair Amerikan İlerleme Merkezi ve Yeni Nesil Merkezi tarafından hazırlanan 108 sayfalık rapordan söz edildiği söylenir.


Özetle dünya genelinde yapılan tüm eğitim reformlarının kökeninde aslında aynı amaç aynı hedef var. Geleceğin pazarında rekabet edebilecek düzeyde üstün, kalifiye iş gücü oluşturarak ekonomide söz sahibi olmak.Eğitim reformunda örnek gösterilen ülkelerin başında ise son yıllardaki atılımlarından ötürü Çin, Hindistan, Finlandiya, Almanya gibi ülkeler geliyor. Önem verilen unsurlar ise şöyle:Öğretmen kalitesini arttırmak, okul öncesi eğitimi üç yıla kadar çıkarmak, eğitim standartlarını yükseltmek, aileyi eğitim sürecine daha fazla katmak.ÇİN örneğin: 2020 için öngördüğü hedeflerinin başında okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak geliyor. Buna göre yılda 40 milyon çocuk, okul öncesi eğitim alacak, bu şimdiki oranın neredeyse iki misli.

Nedenine gelince:Araştırmalar, erken eğitimin çocuğun beyinsel ve fiziksel gelişimini olumlu etkilediğini, ileriki hayatlarında daha başarılı olurken, ekonomik kalkınmaya da katkıda bulunduklarını gösteriyor. Çin’in hedefi çocukları yüzde 70’ine üç yıllık okul öncesi eğitim verebilmek, ayrıca tek bir çocuğun bile parasızlık yüzünden eğitime son vermesine fırsat vermemek.ÖRNEĞİN Finlandiya: Kısaca PISA diye adlandırılan “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda son yıllarda matematik, okuma-anlama, bilim ve problem çözmede birinci veya ikinci sıralarda yer alıyor. Neredeyse bütün Avrupa ülkeleri ve Kuzey Amerika ülkelerini geride bırakmış durumda.İyi de Finlandiya bunu nasıl başardı?Aslında hem kolay ve hem de zor bir süreçle.

Kaliteli öğretmenler yetiştirerek başladı işe. Başarılı öğrenciler yüksek notların yanı sıra mülakattan da geçirildi. Her 10 başvurudan ancak biri girebildi okula.Branş eğitiminin yanı sıra ciddi bir pedagoji eğitimi de aldılar. Ayrıca öğretmene sınıfta otonomi ve araştırma, geliştirmek için de olanaklar sağlandı.Öğretmenlik, toplumun prestijli ve cazip mesleklerinden biri haline geldi. Sonuçta kereste ve metal ağırlıklı Finlandiya ekonomisi bilişim ve teknolojide başarılı hamleler yapmaya başladı.Raporlarda örnekler uzayıp gidiyor. Örneğin 2000’lerin başında PISA programında çuvallayan Almanya, kendisine eğitimde en hızlı çeki düzen veren ülkelerden biri olmuş.

Hazır söz PISA’dan açılmışken, Türkiye bu değerlendirmede düşük performans sergileyen ülkelerden biri. Gönül ister ki, Türkiye’deki eğitim hamlesi, Türk insanının matematikte, fende, teknolojide, sosyal bilimlerde uzmanlık seviyesini en iyi düzeye taşımak üzere yapılmış bir proje olsun.