Yeni Kıroba Gazetesi köşe yazarlarından Mehmet Özçakır’ın geçenlerde yazdığı sinemalar yazısı beni geçmişimde yaşadığım kişilere ve olaylara götürdü.

Evet, ben de Özçakır gibi eski Aydın’daki sinemalar dönemini görmüş, yaşamıştım. Lise üçüncü sınıf dönemim ile üniversiteye gidemediğim yıllarda şehrin merkezindeki Park Sineması’nda çalışmış, aileme ve üniversite yıllarıma katkıda bulunmuştum. Ağabeyim belediyede çalıştığı için bazı geceler sinema biletlerindeki rüsum gelirinin takibi için görevli oluyordu. İşte o akşamlarda sinemalara epey alışmış ve ısınmıştım. Gişede bilet satma, girişlerin kontrol edilmesi, salonun izlenmesi ve benzeri görevleri yapıyordum. Zamanla İzmir’e film almaya ve uygun filmler seçmeye de gidiyordum. Görev yaptığım iki yıllık sürede hemen hemen Aydınlı kişilerin neredeyse yarısını tanımaya başlamış, hatta yeni yeni birçok dost edinmiştim. Makinist olmayı sinema müdürü olmaktan daha zevkli sanıyordum. Zamanımın birçoğunu makine dairesine çıkarak makinenin çalışmasını, film bobinlerinin düzene sokulmasını, kopmuş filmlerin uçlarını jiletle kazıyıp aseton sürerek yapıştırmaya ve filmi oynatmayı çok seviyordum. Yapıştırıcı olarak kullandığım asetonun kokusu da çok hoşuma gidiyordu. Yazın sinema sayısı 3 misli, 4 misli çoğaldığından oranlarını da ziyarete gidiyor yeni yeni kişilerle, görevlilerle tanışıyordum. Bir gece Ünal Sinemasına gittiğimde Muzaffer İzgü ile tanışmıştım. Aydın’da epey bisiklet vardı ama motorlu bisikleti ilk defa onda görmüştüm. Eşiyle aynı bisiklete binip öğretmenlik yaptıkları yakın köye gidip geliyorlardı. Teknik bilgileri olan usta bir makinistti. Özellikle yazları sinemalar çoğalınca işi artıyor, birkaç yerin kontrolünü üstleniyordu. Bana bu işe gönül verme, üniversiteye girmeye çalış, hazırlık çalışmaları yap diye de ağabey öğütleri veriyordu. O okumaya, yazmaya meraklı bir öğretmen olduğundan benimle her karşılaşmasında yüksek tahsilin önemini anlatıyordu. Dostluğumuz ileriki yıllarda da Aydın’dan İzmir’e göçmesine rağmen ölümüne kadar devam etti.

Bir gece de Turistik Park’ın bitişiğindeki sokakta bulunan yazlık Yeni Sinemaya gittim. Buradaki usta makinist ise Aydın’ın en eski elektrikçisi, ilk elektrikçisi, teknik elemanı ve sinema makinisti Haydar Özde amcamız vardı. Hafızası çok güçlüydü. Bilgili, çok şeyler görmüş, yaşamış, hatta Atatürk’le tanışmış, konuşmasını bilen, şiirler okuyan çok sevimli bir amca… O da bana lise mezunu bir öğrencinin bu işlere heves etmemesi gerektiğini, mutlaka üniversite sınavlarına girmemi tembihlemişti. Bir gün kitaplarını göstermek, beni heveslendirmek için evine bile götürmüştü beni. Evi bugünkü Yedi Eylül İlkokulu’nun bulunduğu yerde idi. Demiryolu ile Tabakhane Çayı’nın arasındaki evinde yaşlı annesi ve kız kardeşi ile tanışmıştım. Güzel insanlardı. Hepsine Allah rahmet eylesin. Beni geçmiş yıllara götürdüğü için sayın Mehmet Özçakır’a da sevgi ve saygılarımı sunar, teşekkür ederim.