Şimdilerde herkesten duyar olduk bu serzenişi ‘Nerede o eski komşuluklar’ diye.

Evet, hayatın zorlayıcı etkenleri altında günü kurtarma derdine düşmüş herkes. Bazı kentlerde devasa apartman bloklarına sıkışmış hayatlar. Nispeten daha küçük yerleşime sahip şehirlerde bile aynı telaş var. Günü kurtarıp, yatağa aç girmemek için insanlar var güçleriyle çabalıyor.

Hal böyle olunca insanlar komşularının bile kim ya da kimler olduğunu bilmiyor. Sosyalleşmenin en önemli yollarından biri de komşuluk ilişkileridir. Komşu ailelerin ebeveynleri ve onların çocukları arkadaşlık ve dostluk adına yıllarca sürecek bağ ile birbirlerine bağlanır.

***

Benimle yaşıt olanlar ve benden biraz daha büyük olanlar iyi bilirler. Geçmiş yıllarda mahallelerde herkes birbirini yakından tanır, kim kimin derdi sıkıntısı varsa iyi bilirdi. Hatta aynı sokaklarda oturanlar evlerinin kapılarını bile kilitlemeden evden çıkıp gidebilirdi. Sebebiyse komşusunun bir şeye ihtiyacı olursa ister yiyecek, ister kap kacak girip alsın diye…

Ailelerin büyükleri sıkı dostluklarla gönül birliği kurarken, çocuklarda en iyi arkadaşlıkların temellerini atardı. Akşam sabah demeden yaratılan her fırsatta komşular bir araya gelir, ülke gündemini de konuşurlar, dedikodu yapmaktan da kendilerini alamazlardı. Burayı gülümseyerek yazdım, dedikodular bile can yakmazdı, kalp kırmazdı, rencide etmezdi.

***

Uzun kış gecelerinde yapılan komşu ziyaretleri bile bambaşkaydı. Misafirlere ilk önce Türk kahvesiyle hoş geldiniz denir, arkasından mısırlar patlatılır, çaylar demlenir, meyveler çıkartılır ve ikramlar o güzelim muhabbetlere renk katardı. Evin çocukları varsa ve misafirin de çocukları buluşmuşsa orada tam bir curcuna vardır. Büyüklerin sohbetleri, çocukların seslerinin çınlamaları o eve neşe katardı.

Yaz günleri sıcak geçer bu memlekette. O yıllarda da bugünkü gibiydi yaz mevsimi Aydın’da sıcak olurdu. Yaz tatiline girerdi Haziran ayının ilk yarısında öğrenciler. Kendi evimizin olduğu mahallede bazı komşularımız çiftçilikle uğraşırdı. Ara sıra biz çocuklarda giderdik o tarlalara tabiî ki başımızda muhakkak büyük birileri olduğu halde. Domates, biber, salatalık, bamya, patlıcan, karpuz, kavun ve daha birçok sebze ve meyveyi dalından taptaze kopartırdık. En önemlisi nasıl yetiştirildiklerine tanık olurduk. İşte bizler böyle gördük, bildik, tanıdık komşuluğun o tat veren yönlerini. Kaybettiğimiz değerlerimizin arasına komşuluk ilişkilerini de ekledik maalesef…

Hayatınızın güzelliklerini es geçmeden yaşamanız ve elinizde kalan değerlerin kıymetini bilmeniz dileğiyle.