Yaşlılar günümüzde evlerin beli bereketinin kalmadığını iddia etmektedir. Çocuk televizyonda bir şey görüyor, ondan istiyor. Anne-baba mecburen onu alıyor. Eskilerde analar, çocuklarına bezden bir bebek yapardı. Çocukların oyuncağı topu topuna buydu. Pazaryerine, bir dükkâna ağlayan bebek geldi deseler, çocuk da o kadar istese analar onu almazdı çocuğa… Erkek çocuklar bulabildikleri paçavraları birbirini dolayarak top yapar, oynardı. Büyüklerimiz, eski insanlar çamurun, tozun içinde rezildi ama huzurluydu demektedir. Eskiden buzdolabı yoktu. İnsanlar testileri alır; kuyulara su doldurmaya giderdi. Soğuk soğuk içmesi güzel olurdu suyun… Pazaryerlerinde ancak çocuklar bardakla su satarak harçlıklarını çıkartırdı. Büyük şirketlerin sudan para kazanması hayal bile edilmezdi. Aydın il merkezinde Ana ve Çocuk Sağlığı Ocağı’nın(Yeni Aydın Belediyesi bina inşaatı) aşağı tarafında, demiryolu ile tabakhane çayının arasında “Tütüncüoğlu” adıyla bilinen bir kuyu vardı. Erkek çocukları oradan su doldurup “buz gibi çelik gibi su” şeklinde bağıra bağıra, bardağı bir liradan Salı pazarında su satardı. Evlerde çeşme yoktu. Kuyularımız vardı o zamanlar. Aydın merkezin en işlek caddelerinden olan Adnan Menderes Bulvarı’nda tarihi Kırmızı Minareli caminin doğu istikametinde kalan mahalle kuyu açısından en zengin mahalleydi. Ki bu nedenle bu bölgeye “Kaynak Mahallesi” denmekteydi. II. Dünya Savaşı sırasında. Memlekette kıtlık oldu. O zamanlar Kırmızı Minareli Camii ibadethane olarak kullanılmazdı. Askeriyenin erzak deposuydu. Çocuklar, caminin kilitli kapısının altından tel sokup baklaları tek tek kapının altından çıkarıp yerdi. Kupkuru kaskatı şeylerdi. Hal böyleyken çocuklar büyük zevkle yerdi onları… Yaşlılar, o zamanların onca yokluğa rağmen en güzel çağlarının olduğunu söylemektedir.