Milattan Önce XIII. Yüzyılın üçüncü çeyreğinde Mısırlılar ile Hititler arasında Suriye’nin egemenliği için Kadeş’te büyük bir harp meydana gelir. Savaş, bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş antlaşması ile sonuçlanır. Mısırlılar, kesin zafer kazanamaz. Hedeflenen biçimde Kadeş ve civarı ele geçirilemez. Ancak Firavun II. Ramses, Sina üzerinden Mısır’a dönerken askerlerine korku salarak suskunluk yemini ettirir. Ramses Mısır’da mutlak zafer sahibiymiş gibi karşılanır. Firavun, güçlü bir propaganda yaptırır. Karnak Tapınağı gibi birçok dini yapının duvarlarına Kadeş Savaşı’nı nasıl kazandıklarına dair hiyeroglifler işletir(Hawkes, 1965: 97-114). Yıllar sonra bu yazıtları okuyan arkeologlar II. Ramses’in kesin zaferinden söz ederler. Sonraları Hititler’in başkenti Çorum Hattuşaş’ta (Boğazköy) kazılar yapılır. Bu kazılardan elde edilen bulgulara göre Mısırlıların Suriye’de kontrolü tamamen yitirdikleri, Hitit egemenliğinin buralara kadar genişlediği görülür. Mısır’ın mutlak zaferi tezi çürür. Ramses, o günün önemli medyası olan duvarları etkili bir biçimde kullanarak manipülasyona başvurur. Söz konusu manipülasyon sadece Mısır halkını değil yüzlerce yıl sonra bilim adamlarının dahi yanılmasına yol açar. Manipülasyon tarih yazımını bile etkiler. Kadeş Antlaşması, bir devlet adamının doğruları halkından gizleyebileceği gerçeğinin ilk resmi belgesidir denebilir (Can, 2005: 120-121).
Büyük İskender, kısa hayatında tarihte ilk kez Makedonya sınırlarından Hindistan İndus Vadisi’ne kadar büyük bir imparatorluk kurar. Bu nedenle Büyük İskender, Avrupa kökenli ilk dünya hükümdarı varsayabilir (Mercer, 1962:1-15). Doğu ve Batının ilk kez bir imparatorluk çatısı altında birleşmesiyle oluşan bu medeniyete Helen Uygarlığı denir. Bu açıdan Büyük İskender İlk Çağ’ın önemli siyaset duayenlerinden biri sayılabilir. Büyük İskender’in askeri gücün yanı sıra söz konusu geniş coğrafyası bir siyasi deha ile kontrol ettiği anlaşılmaktadır. Büyük İskender, egemenlik alanını genişletirken etkin bir temsil propagandası uygular. Bu temsil propagandasının iki ayağı vardır. Bunlardan ilki İskender’in “Tanrı’yı temsil ettiği”, diğeri ise egemenlik altına aldığı halkların gerçek temsilcisinin kendisinin olduğudur. Temsil propagandasının temel amacı Helen coğrafyasındaki halkta böylesine bir algı oluşturmaktır. Bu algıyla halkın daha kolay kontrolü sağlanacaktır. İskender’in bunda başarı sağladığı söylenebilir. Bu başarının sebeplerini anlamak için Büyük İskender’in medya kullanım deneyimine bakmak gerekir. İskender, Pers gücünün üstüne Anadolu’ya ve İran’a hakim olur. Böylesine bir gücün gövde gösterisinden sonra İskender yapı propagandasıyla somut nesneler üzerinden hayranlık uyandırıp aklın kontrolünü hedefler. İskender, İmparatorluk içerisinde dolaşan sikke ve paralara resmini bastırır (Taylor, 2007: 18). Anadolu insanı arasında kendisinin Tanrı Zeus’un oğlu Herkül şeklinde görülmesi çabası içine girer. Oluşturulmak istenen algı İskender’in Tanrı’nın temsili olduğudur. Algının oluşturulmasında kullanılacak medya ise sikkelerdir. İskender, önemli yollar üzerine devasa heykellerini yaptırır. Göz kamaştırıcı anıtlar inşa ettirir. İskender, Batı Anadolu’yu ele geçirdikten sonra Grekler arasında çok önemli bir yere sahip, yanmış Artemis Tapınağı’nın tamiratına büyük katkı sağlar. Bu, onun Grekler arasındaki itibarını artırır. İskender, Pergamon’da (Bergama) büyük bir kütüphane kurdurur. Burada Zeus Sunağını inşa ettirir. Bu yapı onun tanrısal gücünün bir ifadesi, Galatlara karşı mücadelesinin bir simgesi olarak karşımıza çıkar (Akurgal, 1988: 340). İskender’in okuma-yazmanın yaygın olmadığı çok geniş bir coğrafyada doğru bir medya kullandığı dillendirilebilir. Medya taşın kendisidir.
Resim: Ölüm Döşeğindeki Büyük İskender ve Onu Tedaviye Çalışan Persli Hekimler(Mercer, 1962: 6).
Helen İmparatorluğunun dağılmasından kısa bir süre sonra Helenlerin hakim olduğu coğrafyanın büyük bir kesiminde Roma egemenliği başlar. Roma’da etkili olan siyasetçilerden birisi Jul Sezar’dır. Sezar, Roma’yı Cumhuriyet’ten İmparatorluğa (diktatörlüğe) dönüştüren bir siyasetçidir. İskender’den yaklaşık 250 yıl sonra Sezar ona benzer biçimde medya kullanım tecrübesine sahip olur. Sezar, kendisini Tanrıça Venüs’ün soyundan geldiğine dair bir inancı halkın arasında yaymaya çalışır. Bu inanç, kendisine bir koruyucu zırh sağlayacaktır. Roma’daki taş propagandasını başlatan Sezar kabul edilebilir. Kendisinin devasa heykellerini yaptırır. Amfi tiyatrolar, tapınaklar inşa ettirir. Sezar, sikkelerin üzerine kendi resmini kazdırarak halkı tesir etmeye amaçlar. İlk Çağ’ın siyaset duayenlerinin medya kullanımındaki temel amacı kutsallaştırılmış kişiliklerinin nezdinde temsil ettikleri devletin gücünün yüceliğini ve ulaşılmazlığını ortaya koymaktır. Örneğin devasa şehir takları, hamamlar, su kanalları, amfi tiyatrolar Roma hakkında bir imaj oluşturur. Söz konusu imaj aslında Roma’nın varlığını ve gücünün devamını garanti altına almak isteyen yapı propagandasının istendik sonucudur. Bu yapılar dönemin kitlesel propaganda araçları olarak kabul edilebilir (Bektaş, 1996: 70-72). Gerek Helenler gerek Romalılar, çok geniş bir coğrafyaya hükmetmektedir. Milliyetçi fikirler elbette o dönemde yoktur. Ancak Helenlerin ve Romanın egemenlik sahasında topraklar uçsuz bucaksız olduğu için yüzey şekilleri, iklim, bitki örtüsü, halklar, kültürler, diller açısından birbirinden çok farklıdır. Halkın çoğunluğunun okuma-yazması yoktur. Bu bakımdan görsel medya önem kazanmaktadır (Özcan, 2008: 97).