Dün ile bugünü karıştırmak ve bugünün gözlüğüyle geçmişe bakmak büyük hata olur. Günümüzde, aynı anda binlerce insana tek tuşla hazır sms (kısa mesaj) gönderebilirsin. Topluma ulaşmanın bin bir yolu var: Televizyonlar, radyolar, basın, internet, sosyal paylaşım ağları… Kurtuluş Mücadelesi kolay olmaz. Şöyle ki: Aynı olaya farklı kişiler, farklı tepki verebilir. Nasıl mı? Fenerbahçe-Galatasaray maçında Galatasaray’ın ağlarını bulan bir gol Fenerlileri sevindirirken Galatasaraylıları üzer. I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı, kendisinin idam fermanı olan Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalar. Kimi bu antlaşmayı davul-zurnayla sevinç naralarıyla karşılar; kimi “ya istiklal ya ölüm.” diyerek. Ancak Milli Mücadele ruhundan habersiz insan sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Milli Mücadele, yıllarında İstiklal Mahkemeleri neden kurulur? Asker kaçaklarını önlemek için. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı romanını hatırlayalım. Kimi Anadolu köylüsü Milli Mücadele adına tam bir miskinlik içindedir. Teknolojik yetersizlikler; ulaşım aksaklıkları nedeniyle bu tip insanlara ulaşmak hiç kolay değildir. Mehmet Akif Ersoy gibi yiğitler nasihat heyetleri oluşturur. Köy köy dolaşır ve milleti irşat eder, der ki: “Ey, Ahali! Şu toprağınıza düşman girdiğinde şu an kılmakta olduğunuz Cuma namazı caiz olmayacaktır.”

İstiklal Marşımız muhteşem yazılır. Mehmet Akif Ersoy, sadece İstiklal Marşımızı kaleme alan kişi midir? Ya da sözü güçlü bir şair? Akif Ersoy, şairliğin ötesinde adam gibi adamdır. Şahsiyeti eserlerinin üzerindedir. Hem Akif’i şair olarak nitelendirmek doğru olmaz. Neden mi? Günümüzde şairlik, yazarlık bir meslek addedilmektedir. Yazarım, para kazarım anlayışı yani… Orhan Pamuk, güçlü bir yazar mıdır? Evet, doğrudur. Ancak yazarlık onun mesleğidir. Bu nedenle yazdığı kitaplardan binlerce lira kazanmaktadır. Pamuk, aynı nedenle milyon liralık Nobel ödülünü almakta hiçbir tereddüt göstermez. Allah daha çok versin… Mehmet Akif, baytardır(veteriner). Akif’in ekmek yediği mesleği hayvanları tedavi etmekle ilgilidir. Yirminci yüzyılın başlarında baytarlık öyle para etmez. Anadolu’da modern hayvancılık yok. Kimse o dönemlerde kedi-köpek meraklısı da değildir. Aslında Mehmet Akif, muhtaçtır. Milli Mücadele yıllarında, TBMM’nin açıldığı dönemlerde, Ankara’nın korkunç ayazında Akif’in giyecek bir paltosu yoktur. Buna rağmen ödüllü İstiklal Marşı yazma yarışması düzenlenince Akif, “para için ben yazmam” diyecek kadar gönlü pek kişidir. Mehmet Akif, İstiklal Marşı için konan beş yüz lira ödülü elinin tersiyle iter. O, şair değildir. Şairse bile bunu meslek olarak görmemektedir. Akif, Şair mi, değil mi? Soruları bırakalım. Daha net bir şey söyleyelim: Mehmet Akif Ersoy, vatan evladıdır.

“Ambulansta hastaneye yetiştirilmeye çalışılan, ölümün kıyısındaki hasta ve yaralılardan gözlerini açık tutanlar, sana bakmaya devam edip düşünenler hayata tutunur. Kendimizi kaybetmemeliyiz. Sorunlar karşısında yenilgiyi baştan kabul etmek, işte bu, bizi öldürür. Ölümüne yaşamak gerekir. Dünyada kimsenin sizden alamayacağı ve dokunamayacağı şeyler vardır: Ümit etmek…” Ümitli olmak, her yiğidin harcı değildir. Ümitli olup en zor şartlarda çevreye ümit aşılamaksa destansı bir olaydır. İstiklal Marşı, Kurtuluş Savaşı’nın sonunda değil başında yazılır. Akif, tünelin ucunda henüz hiçbir ışık belirtisi yokken İstiklal Marşı’nı “korkma” sözcüğüyle başlar. Kurtuluş Savaşı başlarında kimi aydınlar, büyük adamlar, “Yahu bu iş tek başına olmaz, bari İngiliz himayesine girelim” şeklinde düşünür. Diğer bir aydın kesimse Amerikan himayesini daha lütufkâr bulur. Akif ise inanır; hürriyet aşığıdır. Bağımsızlığın kazanılacağına dair ümidi tamdır: “Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

Orhan Pamuk, 2005’te Türkler, otuz bin kürdü, bir milyon Ermeni’yi öldürdü şeklinde bir beyanla yabancı bir dergiye kendi vatanını şikâyet eder. Pamuk, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanır. Kimileri Nobel ödülünün Pamuk’a siyasi nedenlerden verildiğini iddia eder. Ne olursa olsun, Pamuk’un vatanını şikâyet etmesi hoş olmaz. Hele bu ödül almak için yapılmışsa tam bir ayıptır. Kırmızı, batıda erotizmi çağrıştırır ve bunun sembolüdür. Al renkse bizde şehit kanının, bağımsızlığın bir ifadesidir. Bana kalırsa tercihim Mehmet Akif’in alıdır; Orhan Pamuk’un kırmızısı değil. “Tarih, paçaları toz eden bitpazarı veya geçmişe bilet alıp, gidilmek istenen, hayran olunan bir nesne değildir.” Bugünü ve yarınları oluşturmanın anahtarıdır. Bugün varsam Akif’in anlayışı ile varım çünkü…