Temmuz ayı içinde bir çok “tarihte bugün “ dediğimiz anlamlı günler yer alır.

15 Temmuz hain kalkışma, 20 Temmuz Kıbrıs Çıkartması , ve 24 Temmuz Lozan barış antlaşması ve yine aynı gün 24 Temmuz basından sansürün kaldırılışının bu yıl 111. yıldönümü.

Basın 24 Temmuz 1908 de kazandığı , sansürün kaldırılışı ve özgür haber yapma kazanımı sonucu, diğer tüm haberleri kamuoyuna duyurabilmiştir.

Tabii özgürlük her şey demek değil..!

hepimizin seyahat özgürlüğü var , ancak cüzdan ve içindekiler yetersiz olunca bu haktan kimler faydalanabilir ki..?

Basın da işte böyle , kendine yeterli ekonomik gücü olmayınca, özgür basın , özde değil sadece sözde kalır. Hiçbir meslekte ve sektörde “en az şu kadar kişi çalıştıracaksın “ dayatması yoktur.

Ama basında, daha doğrusu vasıflı gazeteler denilen , resmi ilan alabilmeye hak kazanmış günlük gazeteler en az 5 basın çalışanını resmi olarak sözleşmeli ve sigortalı olarak istihdam etmek zorundadır.

Keşke gazeteler ve yerel medya , daha güçlü olsalar da, daha fazla kişiye iş ve aş temin edebilseler..!

Ancak ortada bir yanlış var.

Geldisi gittisini karşılayamıyorsa, hiçbir ticari şirket ayakta duramaz.

Günümüzde yeni medya denilen elektronik imkanları, anında kamera olarak TV’ ye dönüşüp canlı yayın yapabilen smart ( akıllı ) telefonlar, bir tuşuyla dünyanın her köşesindeki kişilerle konferans yapılabilen , olay anında fotoğrafı anında gazeteye ve internete düşüren , video çekimini whatsup hattından akşam haberlerinde izlenebilen teknolojik imkanlar, her meslekte işgücünün yerini , aletlere ve robotlara akıllı cihazlara teslim etmek zorunda kalmıştır.

Gazeteler ve gazetecilerin haklarını aldıkları gün , gerçek bayramlarını kutlayacaklardır.

Her törende toplantıda katılımları için “ teşekkür edilen “ ve güzel haber yapmaları için uzun uzun bahsedilen “ güzide basın mensuplarının “ kamuoyunu aydınlatma sorumluluğu ile kendisinin yaşama ve evini yaşatma üzerine maddi sorunları asla çatışmamalıdır.

Bu nedenledir ki, gazetecileri sevmek için bir neden , sevmemek için her neden bulunmaktadır.

Bir kentin , bu özel günlerinde , sadece yerel gazetecilerini anmakla değil, yerel medyasına nasıl sahip çıktığına bakarak ,basının “ güzide” olup olmadığını anlayabilir.

Yerel idarelerin ilgisi ve desteği çok önemlidir.

Çünkü şehrin duygusal sahibi valiler, vali yardımcılar ve bürokratlar değil, Belediyelerdir.

Aydın Büyükşehir bile bu özel günde billboardlara, her yıl olduğu gibi basın “bayramınız kutlu olsun” dileklerini , soğuk metal panolar yerine , bir bardak çay ikram edeceği salon toplantısı ile , face to face ( yüzyüze ) buluşması daha yerinde olamaz mıydı..?

Basın yeri geldiğinde , demeç ve açıklamaları ile kamuoyu yaratmak için lüzum duyulan , ancak bunun dışında uzak durulan bir sektör olarak algılanıyor kentimizde.

Ne çok yakın duralım , ne de çok uzak görünelim, günü kurtaralım.

Çarşamba sabahı Valilik önünde çelenk koyma töreninden sonra , Perşembe akşamı ödül törenin gelen bir avuç protokolden sonra 24 temmuz kutlama günü sona erdi.

Peki törenlere ve günün kutlamalarına gelmeyen diğerleri,

Yapılan Kuru bir basın açıklaması..!

Bir Ödül Törenine bile gelmeyen ilgisiz kesim , haber ve basın açıklaması olduğunda gözleri kapıda, basın mensuplarının peşindedir.

Hani derler ya,

Vefa , sadece İstanbul da bir semt adı değildir.

Basınına ihtiyacı dışında her zaman sahip çıkan iki il gördüm.

Biri Bursa ve diğeri Eskişehir.

Nasıl mı dersiniz..?

En iyisi gidin görün derim.

Ham de sadece basın değil, Şehircilik , yerel Kültür, tarih , Müzeler, yaşam alanları, modern parklar ve ” işte burası bir şehirdir” denilecek ne güzellikler.

Ama batının en ucundaki Aydın her şeyiyle , en doğusundaki bir çok ilden daha gerideyiz maalesef.

Bu benim değil 1989 da Aydın Valiliğine atanan rahmetli Recep YAZICIOĞLU ‘nun da bir toplantıda yaptığı konuşmasındaki tespitidir.

Geçtiğimiz Perşembe akşamı ADÜ Atatürk Kongre Merkezinde düzenlenen AGC Geleneksel basın Ödülleri töreninde yerelde çalışan basın emekçileri ile Aydın’a hizmet eden kitap ve yayınlar , Aydın yerel basınına emeği geçen usta Gazetecilere ödülleri takdim edildi.

Yaptığım sunum konuşmamda değindiğim gibi, MARİFET İLTİFATA TABİDİR.

Gelecek yıllarda Aydın yerelinde basın sektörünün gelişmesi için çalışan AGC ve GAZETECİLERİN , GAZETELERİN SESİNİ DUYMAYANLAR , SESLERİNİ DE DUYURAMAYACAKLAR.

Daha güzel bir AYDIN , daha güzel bir gelecek için, BİRLİK olmak zorundayız.

Pazartesi buluşmak üzere iyi hafta sonları dilerim.

SÖZÜN ÖZÜ :

BASIN MİLLETİN MÜŞTEREK SESİDİR.

BASIN HÜRİYETİNDEN DOĞAN MAHSURLARIN GİDERİLME VASITASI , YİNE BASIN HÜRRİYETİDİR.

-MUSTAFA KEMAL ATATÜRK