İlkçağ uygarlığı Lidya güneşiyle parıldayan Aydın kent coğrafyası, Pers, Roma ve Helenistik Krallıklar arasındaki toprak savaşlarında yakılıp yıkılmıştı
İlkçağ uygarlığı Lidya güneşiyle parıldayan Aydın kent coğrafyası, Pers, Roma ve Helenistik Krallıklar arasındaki toprak savaşlarında yakılıp yıkılmış, MÖ.26 ve 17 yıllarında meydana gelen 9 şiddetindeki iki depremle yerle bir olmuştu.[1]
Tarihsel süreçte kent planlamasıyla öne çıkan ve Bizans hakimiyetinden sonra MS.11.yüzyılda Türk yönetimine geçen şehir, 8 km’lik Tabakhane Deresi’nin iki yamacı boyunca gelişimini sürdürmüştür.
İstanbul'un fethi ve devletin imparatorluğa dönüşmesiyle idare merkezi rolü korunan Aydın, Osmanlı yöneticilerin kente yerleşmesiyle istikrar ve güç kazanmaya başlamıştır.
Selçuklu Ahiliğinden evrilen Lonca heyetleri aracılığıyla esnaf, tacir ve zanaatkarın üretim, denetim, dağıtım, satış ve vergi konuları belirlenmiş, farklı etnik köken, din ve meslek gruplarından gelenler bir araya getirilmiştir.
Bu kapsamda Topyatağı, Kozdibi ve Torlak’tan bugünkü Bey Cami ve İstasyon Meydanına kadar genişleyen şehirde sosyal ve ticari binalar yapılmış, bunların çevresine de taş, kerpiç ve ahşaptan konutlar inşa edilmiştir.
Böylece 15.yüzyılda yedi mahallesinde 970 nüfusu barındıran Aydın, 17.yüzyılın ikinci yarısına kadar yirmi dört mahallesi ve 18 bin nüfusuyla Osmanlı'nın ilk sekiz şehrinden birisi olmuştur.[2]
Devletin gerileme döneminde köylü, suhte ve sipahi ayaklanmalarından etkilenen Aydın, ayan ailelerin yönetime katılması ve vakıf faaliyetleriyle birkaç on yılda üzerindeki karanlık örtüyü kaldırmıştır.
19.yüzyılda batılılaşma politikaları ve yabancı uzmanların gözetiminde bütün kurumların işleyişine kurumsallık kazandırılırken bu yüzyılın sonlarında ilk kez betonarme sistemle tanışılmıştır.[3]
Ancak 1895 ve 1899’da meydana gelen 9 şiddetindeki iki büyük depremle bir kez daha ağır hasar gören şehir, aynı zamanda seferberlik nedeniyle, çalışma çağındaki nüfusunu askere göndermek zorunda kalmıştır.
20.yüzyıl başında Trablusgarp, Akdeniz, Adalar, Balkan savaşları ve 1,5 milyon asker kaybettiğimiz I.Dünya Savaşı felaketi ardından Yunanistan'ın işgal ettiği Aydın, yakılıp yıkılmış, insanları katledilmiş, geride kalan nüfusun yüzde 90'ı güvenli bölgelere kaçarak canını zor kurtarmıştır.
Cumhuriyet yönetimine tam bir harabe şeklinde giren Aydın, yaşanabilir bir şehir kurmak isteyen idealist kadroların 1923 ve 1926’da hazırladığı iki imarla, önceki dokusuna özen gösterilerek (cumbalı pencereli ve çatı katı olan evler) ızgara planlı imar edilmiştir.
II.Dünya savaşı yıllarında (1939-1945) negatif büyümenin etkisindeki Aydın, iç göçlerle ortaya çıkan gecekondulaşma ve sosyal yabancılaşma olgusunu tartışmaya başlamıştır.
1950’li yıllarda gerçekleşen yüzde 62’lik nüfus artışı nedeniyle kaçınılmaz olarak Büyük Menderes Nehrinin güneyindeki tarım toprakları ve Nazilli-Aydın fay hattı doğrultusundaki araziler yapılaşmaya açılmıştır.[4]
1950’den 1970’e kadar ki sosyo-ekonomik gelişmeler, nüfusun birinci sanayi sitesi çevresinde yoğunlaşmasına, güney kesiminde kaçak ve çarpık yapılaşmaya, kuzey kesimlerinde ise yapı kooperatifleri eliyle planlı yapılaşmaya aracılık etmiştir.
1970-1990 arasında ise ekonomik krizler, toplumsal huzursuzluklar, terör, üretim darboğazı, enflasyon ve petrol fiyatlarının tavan yapması Aydın’ı kontrolsüz yapılaşmaya açık hale getirmiş, iç göçlerle gecekondulaşma hızlanmıştır.
Ayrıca bu dönemde, nüfus artışıyla orantılı konut alanları üretilemeyişi, rantı yüksek dikey yapılaşmayı öne çıkarmıştır. Şehrin kuzey kısımlarının dağlık oluşu, güney kısmının ise zengin tarımsal topraklar içermesi dikey yapılaşmaya öncelik kazandırmıştır.
Aydın 1990’lı yıllarda 100 bini geçen nüfusu, açılışı yapılan organize sanayi bölgesi, hizmete giren üniversitesi ve İzmir-Aydın Otoyoluyla tarihin en büyük ekonomik gelişimini yakalamıştır.
Bu yerlerin yakın çevresinde gecekondu ıslah bölgesi ilan edilerek ÇED yönetmeliğine uygun toplu konut grupları yapılmış, şehrin ortasından geçen Denizli-İzmir devlet kara yolunun iki tarafında yeni konut alanları açılmıştır.
21.yüzyılda kaçak yapılaşmayı engellemek, farklı ekonomik seviyelerdeki halkın konut ihtiyacını karşılamak amacıyla fay hattı üzerindeki verimli tarım arazilerinde toplu konut yapımına (TOKİ) destek verilmiştir.
Bu yüzyıldaki en önemli gelişmelerden birisi de şehri, metal borularla kuşatan, zehirli atık sularıyla doğayı, tarımsal üretimi ve canlı yaşamını tehdit eden Jeotermal Elektrik Santralleri olmuştur. Eğer JES’lerin lisans süresi uzatılırsa, Aydın’ın gelecekte bir imar planı olmayacaktır.
Bütün bunlar Aşağı Menderes Ovasının kuzeyden güneye eğim gösteren ve Türkiye'nin tektonik açıdan en aktif fay hattının 63.100 hektarlık bölümünde kurulu Efeler İlçesinde gerçekleşmiştir.
Sonuçta Aydın Dağlarından batıya doğru arsa üretimi göz ardı edilerek Efeler İlçesindeki nüfus, deprem tehlikesi yanı sıra hava, su ve toprak kirliliği gibi üst yapı, taşkın ve sel gibi alt yapı sorunlarıyla karşı karşıya bırakılmıştır.
***
Kaynaklar:
(i) A.Uğur, Aydın Şehrinin Kuruluşu ve Gelişme Evreleri, Makale, 2033, Erişim Tarihi:15.02.2023, (https://dergipark.org.tr).
(ii) İ.Gürgen, XV.-XVI. Yüzyıllarda Güzelhisar Kazası, 2015, Erişim Tarihi:15.02.2023, (https://www.academia.edu/).
(iii) ABB, Aydın 2040, 1/25.000 Ölçekli Nazım İmar Planı Raporu, 2018.
(iv) G. Şimşek, Aydın'da Mimarlık Mirası Olarak Cumhuriyet Dönemi Konutları, Makale, Erişim Tarihi:23.02.2023, (https://www.academia.edu/).
Dipnotlar:
[1] Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü, Aydın Deprem İstatistikleri, Erişim Tarihi:15.02.2023, (http://www.koeri.boun.edu.tr/sismo/Depremler/thistoric.htm).
[2] Bazı kaynaklar nüfus artışı nedenleri arasında, celali isyanları ile kırsal kesimdeki avarız vergilerini gösterir.
[3] Hükümet konağı, Tahir Paşa Konağı, Aydın İdadisi (Anadolu Teknik Lisesi) örnek verilebilir.
[4] A.Uğur’a ait makalenin “1923 Yılından 1950 Yılına Kadar Aydın Şehri” başlıklı bölümü, s.52.