H. Ziya Bey’in en büyük rakibi Megola İdea çerçevesinde Anadolu’ya gelip yerleşen Rumlardı. H. Ziya Beyin en büyük rakibi Söke Ovasından sürekli yer satın alan Dimitri Benlioğlu adında Atinalı bir Yunanlıydı. Benlioğlu’nun bütün amacı Megalo idea anlayışı çerçevesinde bölgedeki tarım arazilerini satın alarak Ege Bölgesini Rumlaştırmayı hedefliyordu.


Bu karışıklığın devam ettiği bir Cuma günü konağın önüne eşeğin çektiği bir deve geldi. Deveci eşekten indi. Deveyi ıhtırdı. Yükünü indirdi. Hacı Ziya Beyin kapısını çaldı. Kapıyı konağın hizmetçisi açtı. Deveci. “Burada 10 bin altın var. Tam bir yıl sonra almaya geleceğim. Eğer altını ödemeyezseniz beyin kafası gider” şeklinde bir ifade de bulundu.Hacı Ziya Bey şaşkınlık içindeydi. Hiç tanımadığı insanlar konağa gelip 10 bin altın bırakmıştı. Bu altınları ona kim göndermişti?


H. Ziya Bey, konağa gönderilen 10 bin altınla kardeşi Raşit’in ve diğer kardeşlerin çiftlikteki hisselerini ödedi. Aynı deveci, tam bir yıl sonra yine konağın önüne geldi. Devesini bir keze daha ıhtırdı. Kapıyı çaldı: “Emaneti almaya geldim” dedi. Daha önceden hazırlanan denkler, deveciye teslim edildi. Deveci konağın önünden ayrılırken, altını gönderen şahsın adını yine söyleyemedi. Aradan bir kaç yıl geçmiş, H. Ziya Beyin Söke’de yaşaması çok zorlaşmıştı. Bölgedeki Rumlardan sürekli tehdit alıyordu. Bu yüzden Söke’den göçmeye karar verdi. İzmir Karşıyaka’da satın aldığı arsaya bir konak inşaa ettiriyordu.


Bunun için sık sık İzmir’e gidip geliyordu. İşte bu günlerin birinde H. Ziya Bey Karşıyaka’da bir kahvede otururken, arkasından biri yanına yaklaştı ve omuzuna dokundu. H. Ziya bey dönüp arkasına baktı. Hiç tanımadığı biriyle göz göze geldi.Yabancı: “Gönderdiğim altınlar işine yaradı mı?” diye sordu.H. ziya bey şaşykın şaşkın yüzüne baktı: “Demek ki altınları bu adam gönderdi” diye düşündü.Tanımadığı şahıs sonunda: “Benim adım Çakırcalı Mehmet Efe” dedi.H. Ziya Bey, Çakırcalı Mehmet Efeyle ilk kez kahvede tanıştı. Ama Efe’nin hangi maksatla bu altınları gönderdiği bir türlü öğrenilemedi.Çakırcalı Mehmet Efe, Teşkilatı Mahsusayı kuran Dr. Nazım ile Kuşadaı Eşref’i çok yakından tanıyordu. Bu yardımda, Kuşçubaşı Eşref’in bir rolü var mıydı acaba. Çünkü o tarihlerde saray, Çakırcalı Mehmet Efe’yi Bafa köyü civarına iskan etmişti. Kuşçubaşı Eşref ise İzmir Jandarma Bölge Komutanlığını yürütürken sık sık Çakırcalı Mehmet Efe ile bir araya gelip bölgenin durumunu konuşuyorlardı.

Her ikisi H. Ziya Bey ile Benlioğlu arasındaki yer kapma savaşının nerelere kadar uzandığını biliyorlardı.Kuşçubaşı Eşref, günlerden bir gün Ödemiş’e gelen Çakırcalı Mehmet Efe’yle görüşmeye gitti. Ona teşkilatı Mahsusa’da birlikte çalışmayı teklif etti, bu teklifi Çakırcalı kabul etmedi. Neden görevi kabul etmediğini şöyle anlattı: “Saray beni affetti. Onun için yeniden bir maceraya girmek istemem” dedi.Gördüğünüz gibi Çakırcalı Mehmet Efe’nin Kuşçubaşı Eşref’le arası çok iyi idi.


Eşref ona Ege Bölgesinde taşkınlık yapan Rumlara karşı birlikte mücadele etmeyi teklif ediyordu.Kuşçubaşı Eşref’in H. Ziya Bey ile de arası çok iyi idi. Hatta bir ara aracı koyup Fatma Pervin hanımefendiyi istemiş ancak izdivaç gerçekleşmemişti. Ama H. Ziya Beye yine de Eşref’e yakın bir insandı. Bu nedenle H. Ziya Bey’in arazisini kaybetmemesi için Çakırcalı’dan yardım etmesini istemiş olabilir. Çakırcalı Mehmet Efe hiç bir duyumu olmadan H. Ziya Bey’in konağına niye 10 bin altın bıraksın.

H. Ziya Bey babasından kalan 16 bin dönüm çiftliği her yıl yeni araziler satın alarak genişletti ve öldüğünde 60 bin dönüm arazisi vardı. Ölmeden bir süre önce Abelahideki köşkünden dip buruna kadar uzanan çok geniş bir arazi parçasını satın almak için saray ile anlaştı ve anlaşma gereği kaporosunu da verdi.

Bu girişimi, belki de ölümüne neden oldu. Çünkü Samson dağını dip buruna kadar satın almıştı.Atinalı Benlioğlu ile H. Ziya Bey arasında arazi satın alma yarışı son hızıyla devam ediyordu. Benlioğlu’nun adamları son beş yıl içinde H. Ziya Bey’e beş-altı kez suikast tertip etmişlerdi. Karşıyaka’ya bunun için göçmeye karar verdi. H. Ziya Bey ile Benlioğlu arasındaki rekabet giderek arttı.

Yatak odasına kadar bir Rum eşkiye Ziya Beyi yaraladı. Bey bir süre tedavi gördü. Bu olaydan sonra H. Ziya Beyi Söke çayının içinde pusu kuran Bey konağı yaklaşınca ateş etmeye başladılar. Çatışmada bir çok insan yaralandı ve ölenler de oldu. Hacı Ziya Bey üçüncü suikast girişiminde Rumlar, H. Ziya Beyi dağa kaldırdılar.

Giritliler olaydan hemen haber aldı ve onları izlemeye başladılar. Daha sonra etraflarını çembere aldılar çok ilginç bir çevirme hareketiydi. 40 gün konaktdan Rumlar’a ve Giritlilere yemek gönderildi. H. Ziya Bey Rumları ikna edince kendisini serbest bıraktılar. Dimitraki Benlioğlu’nun adamları ablukadan teker teker çıkıp gittiler.Karşıyakadaki konağın yapımı bitmek üzereydi. Ama H. Ziya yeni köşküne göçemedi.

H. Ziya o günlerde faytonu ile Cuma namazına gitti. Namazdan sonra yaptırdığı yeni caminin arka tarafına geçti ve yanındaki dostlarına beni buraya gömün dedi. Bir süre çarşıda gezdikten sonra faytonuna binip yola çıktı. Başına gelecek olaydan habersiz çayın içine geldi. Konağa az kalmıştı.

Rumlar konağın çaya bakan tarafındaki çalılıkların içine tuzak kurmuşlardı. Aniden çapraz ateş altında kaldı. Rum fedailer suikastı çok hızlı gerçekleştirdiler. H. Ziya Bey hemen öldü. (1912) Jandarma olaya el koydu. Rumlar olayın yönünü değiştirmek ve suçlarını örtmek içtin Hacı Ziya Bey’i oğlu Beliğ öldürdü diye şehre yaydılar. Bir süre sonra Beliğ tutuklandı. Ama yapılan sorgulamalardan sonra serbest bırakıldı.Yunanistan’ın Megalo-idea siyaseti Söke’de Benlioğlu’nun önderliğinde bir plan dahilinde yürütülmekteydi.

Bir yandan uluslararası koınferanslarda ileri sürülen iddialarla Yunanistan Anadolu’daki Rumları destekliyordu. İşgalden sonrada yoğunlaşarak devam etti. Vasiyeti üzerine H. Ziya Bey caminin avelusuna gömüldü. Verem hastalığına yakalanan oğlu Beliğ’de bir süre sonra babasının yanına gömüldü.Hacı Ziya Bey’in baba bir anneleri ayrı İbrahim’in torunu İclal Çiftçi, 1946 Genel seçimlerinde Aydın’dan milletvekili seçilen Kazım Karabekir Paşa ile evlendi.

İnönü’nün desteği ile Meclis Başkanı seçilen Kazım Karabekir Paşa, 1948 yılında geçirdiği kalp krizin sonucu vefat etti. Kazım Karabekir Paşa, Türk tarihine damgasını vuran bir asker ve devlet adamıydı. Fırtınalı geçen yaşamını 30'a aşkın kitapta toplamıştır.


AİLENİN DİĞER DAMADI KUŞÇUBAŞI EŞREF


Türk tarihinin en kısa ömürlü devleti olan Batı Trakya devleti 25 Eylül 1913'de kurulmuş ve 57 gün ayakta kalabilmişti. Bulgarların Batı Trakya’da Türkleri katletmeleri üzerine Osmanlı istihbaratının önde gelen isimlerinden olan Kuşçubaşı Eşref Beyin komutasındaki 116 kişilik birlik gizlice bölgeye girmiş ve Bulgar çetelerini ortadan kaldırarak bir devlet yaratmıştı. Kısa sürede güçlenen ve sınırlarını genişleten devlet kısa ömürlü oldu.

Eşref Bey ve adamları, Türk tarihinde destan yazmış kahramanlardır. Kahramanlıkları Türk askerlerine ilişkin öteden beri yaygın olan kanıyı bir kez daha pekiştirdi. İyi idare ve techiz edildiği zaman Türk askeri cesur ve dayanıklı bir savaşçıdır. Bu gibi kahramanlar kendilerine vazifeye vatan hizmetine adamış ucuz kahramanlıklara, süslü laflara ve sahte tavırlara yüz vermeyen samimi gerçek vatanseverlerdi. Onların kahramanlıkları derin ve içten yaşanan bir duyguydu.

Eşref Beyhayli keskin konuşan biri olarak biliniyor. Sözünü esirgemeyen, öfkeli alıngan haysiyet kavramlarına sımsıkı sarılmış bir insan. Eşref Beyin hatıralarında şu özellik göze çarpıyor. Riskler ne olursa olsun başarı şansı ne denli az olursa olsun hedefi ve ulaşmak için tam bir kararlılık içinde hareket etmesini bilmiştir. 1922 yılında yurt dışına çıkan Kuşçubaşı Eşref DP döneminde 1953 yılında Söke’ye döndü. 1964 yılında hayata veda eden Eşref Granta aile mezarlığına defnedildi.