Halil Paşanın oğlu İbrahim’in Cihanzade’nin kızıyla yaptığı evlilikten 7 evladı dünyaya geldi. Ailenin tek erkek evladı olan Cemal, Torbalı’lı Hasan Paşa’nın kızı Makbule hanımla yaptığı evlilikten dört evlatları dünyaya geldi. İclal, Ekrem, Orhan ve Nejat adları verildi. İclal hanımefendi Kazım Karabekir Paşa’yla, Ekrem Çiftçi Hümayra hanımla, Orhan Çiftçi Melahat hanımla ve Nejat Çiftçi Kanuni Sultan Süleyman’ın ve oğlu 3. Selim’in veziri Sokullu Mehmet Paşa’nın 9. Kuşaktan torunu H. Nevzat Sokullu ile evlendi. Ekrem Çiftçi’nin kızı Melike hanımefendi ise şeyh Şamil’in torunu Hamza Erkan ile yaşamını birleştirdi. İbrahim’in torunları soyadı kanunundan yararlanarak “Çiftçi” soyadı aldı. İclal hanımın Aydın’da doğduğu konak, “Köşk kafe” adıyla turistik bir tesis olarak Aydın halkının ziyaretine açıldı. Söke’ye yerleşen baba Halil Paşa’nın ailesi daha genişledi. Halil Paşa’nın 3. Kez evlendiği ve Fatma hanımdan olan oğlu H. Ziya Bey, 1850 yılında dünyaya geldi. Ziya Mora Yarımadası’nda dünyaya gelen ağabeyinden en azından 30 yaş daha küçüktü. Halil Paşa’nın bu evlilikten dört evladı dünyaya geldi. Reşit, Yusuf Ziya, Ahmet Tevfik ve Osman adını verdiler. Osmanlı devleti 1858 yılında çıkarılan arazi kanunnamesiyle devlet çiftlikleri özerkleştirildi. Tam bir tarım reformu yapılmadan devlet çiftlikleri, daha önce bu çiftlikleri işleten eski tımar sahiplerine verildi. Köylüye ise az miktarda arazi verildi. Söke ovasında bulunan Kocagöz, Özbaşı ve Akçakaya tımarları eski işletenlere verilirken, Söke tımarı henüz sahibini bulmamıştı. Çünkü bu tımarı işleten İlyas bey 1930 yılında yaşamını yitirdiğinde ailede kız kardeşinden başka bir akrabası yoktu. Kız kardeşi de Halil Paşa ile evlenmiş ve kazaya kurban gitmişti. Arazi kanunnamesine göre, eski tımarlar bir miktar para karşılığı eski işleticilerine verilecekti. 1830 yılında ölen Söke mütesellimi İlyas Ağa’nın eşi Fatma Kadın, Söke Tarım işletmesinin yeniden aileye verilmesi için saraya mektup yazdı. Bir süre sonra saraydan gelen cevabi yazı Fatma hanımı çok sevindirdi. Yazıda Konak’taki cariyelerin birinin evlendirilmesi ve ondan doğacak erkek çocuğa tımarın verilebileceği belirtiliyordu. O tarihte Hanım konağının karşısında oturan Trabzonlu Müdderis Şakir Efendi’nin oğlu Talip Efendi haftanın belirli günlerinde konağa gelip cariyelere ders veriyordu. Talip efendi gençti ve evli değildi. Merhum İlyas Bey’in eşi Fatma hanımın cariye ile evlilik teklifini kabul etti. Kendisiyle evlenecek cariye ders verdiklerinden biriydi. Talip Efendi kısa sürede cariye ile hayatını birleştirdi. Konakta herkes sevinçliydi. Cariye hamile kalmış ve çocuk beklemekteydi. Herkes cariyenin üstüne titremekteydi. Doğum anı gelip çatmıştı. Herkes çocuğun cinsiyetini merak etmeye başlamıştı. Talihsizliğe bakın ki doğum sırasında anne bebekle birlikte yaşamını yitirdi. İlyas Ağa’nın dul eşi Fatma kadın, yeniden büyük bir aile olmanın umudunu kaybetmişti. Ortada bir varis yoktu ve ailenin nesli yok olmaya mahkum olmuştu. Bu tarihlerde Söke tımarını satın almak üzere Halil Paşa devreye girdi. Varislerin kadın olhması çiftliğin işletilmesine veya satışına engel değildi. Sarayın çıkardığı bir kanunla varislerden kadının bir erkekle evlenmesi şartı getirildi. Ancak eski Tımar sahibi İlyas Ağa’nın kız kardeşi hayatta değil, bir kazaya kurban gitmişti. Ama Saniye hanım Halil Paşa’nın eski eşiydi. Bir süre sonra Osmanlı devletinin eski Mora Yarımadası Gaston Valisi olan Halil Paşa, 16 bin dönüm civarındaki devlet çiftliğinin ilk önce işletmesini sonra da parasını ödeyerek satın aldı. Toprakta özerkleştirme dönemi başlamıştı. Halil Paşa bu dünyadan göç ettiğinde geride Aydın ve Söke’de gittikçe genişleyen bir aile bıraktı. Yaşam boyunca üç evlilik yapmış, ayrı analardan üçte erkek evladı sahibi olmuştu. HACI ZİYA BEY 1850 yılında doğan H. Ziya bey, evlenme çağına gelince ilk evliliğini Bektaşi Ruhi Bey’in kızı Şadiye hanımla yaptı. Nafia adını verdikleri bir kızları dünyaya geldi. İkinci evliliğini Acem Hasim Bey’in kızı Beysat hanımla yaptı. Hiç çocuğu olmadı. Üçüncü evliliğini, Çerkez Gusumaf Dilnihat (Kafkas Bujidi kabilesinden) hanımla yaptı. Ahmet Beliğ, Ahmet Fasih, Fatma Pervin, İbrahim, Emine Sermet, Mustafa Rasih ve Abdullah Faruk adlarını verdikleri yedi evlatları dünyaya geldi. H. Ziya bey dördünce evliliğini çiçekçi Paşa’nın kızı Sıdıka hanımla yaptı. Ömer Adil adını verdikleri bir evlatları dünyaya geldi. “Adil Azbazdar, 1946-1950 arası Söke Belediye Başkanlığı görevinde bulundu.” H. Ziya Bey 5. Evliliğini, Nesime hanımla yaptı. Suiskasta kurban gittiğinde, Naime hanımla evliydi. Hatice adını verdikleri bir kızları dünyaya geldi. (Teşkilatı Mahsusanın kurucusu (MİT) Eşref Kuşçubaşı’nın arşivinidne yararlandım.) H. Ziya Bey, çok hırslı bir insandı. Toprağı çok severdi. Babası Halil Paşa’dan kalan 16 bin dönümlük çiftlik onun gözüne küçük görünüyordu. Ama çiftlikteki hissesini satmak isteyen kardeşlerinin haklarını ödemekte güçlük çekiyordu. Elindeki mevcut parayla kız kardeşinin hissesini ödedi. Erkek kardeşi Raşit’in hakkını henüz ödeyememişti. Raşit Hacı Ziya’ya “Ben Söke’den gitmek istiyorum. Hissemi almazsan bir başkasına satarım, o zaman gönül koyma” demişti. Kardeşi Raşit’in hissesini bir yabancının satın alması H. Ziya bey için yok olma ile eş anlamlıydı. Devam edecek.