24 Kasım Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği'ni kabul ettiği gündür.

“Muallimler, Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli, bu evsaf ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir." diyerek toplumda en fazla öğretmenleri önemsemiştir.

Öğretmenliği “ Çok özel, çok yüce bir meslek, bedeli hiçbir maddi karşılıkla ölçülemeyecek kadar saygın, sevgi ve fedakârlık mesleği, sınırlar okul ve sınıf duvarlarıyla çizilemeyecek, zil ile başlayıp bitmeyecek kadar ağır bir sorumluluk gerektiren kutsal bir görev.” diye tanımlayan öğretmenimizi de kutlamak istiyorum.

Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.Geleceğin güvencesi eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.Toplumların uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür.

“Dünyanın her yerinde öğretmenler toplumun en özverili ve en saygıdeğer öğeleridir” sözüyle Atamız öğretmenlerimizin toplumdaki yerini belirtmiştir.

Doğruluk, dürüstlük,yardımseverlik gibi evrensel değerlere ulaşmamızı sağlayan, bize gerektiğinde anne, baba ve arkadaş olan çok değerli öğretmenlerimizin sorunlarına kalıcı çözümler üretmedikçe, eğitim-öğretim alanındaki hedeflerimizi de tam olarak gerçekleştiremeyiz.

1981 yılından beri yıl kutlanır “Öğretmenler Günü.” 47 yıllık eğitimci olarak, bu yılki 35.yıl kutlamalarının da –dış görüntü olarak -eskilerinden bir farkı olmayacağını söyleyebilirim. İlgililer yine rutin konuşmalarla öğretmenler gününü kutlayacaklar. Öğretmenlere övgü dolu sözler söylenecek. Huzur evindeki emekli öğretmenler ziyaret edilecek. “Allah rahmet eylesin”, Hakkın rahmetine kavuşan öğretmenlerimiz için dualar edilecek. Etkinlikler çerçevesinde – hazırlıklar yapılmışsa - öğretmenler korosu konserlerini verecek. Sergiler açılacak.Öğretmenlerimize övgüler yağdırılacak,özellikle ekonomik sıkıntılarının giderileceği söylenecek. Öğretmenlerimiz 1 günlüğüne baş tacı edilecek. Sonrası? “Yap-boz tahtası”na dönen eğitimimizde,süregelen belirsizlik ve öğretmenlerimizin yaşamları değişecek midir?

Acilen çözüm bekleyen çok önemli bir konuyu da yinelemek isterim. 15 Temmuz sonrasında, gerçekten haksız yere mağdur edilen, suçu sabit olmadığı halde görevlerine son verilen,çoluk - çocuğu ile perişan edilen öğretmenlerimiz için bir an önce gereken yapılmalı, onların mağduriyetleri giderilmelidir.

“Her şeyin başı eğitim” diyoruz da, eğitimin en önemli unsuru olan 'öğretmen'lerimize toplum olarak gereken önem ve değeri verebiliyor muyuz? Onların sorunlarına çözüm üretebiliyor muyuz?Onlara destek oluyor muyuz? ? Neden veliler her şeyi öğretmenlerden beklemektedir? Sorumluluk sadece öğretmenlerin omuzlarında olmamalıdır.Velilerden “eti senin, kemiği de senin”demelerini beklemiyoruz ancak, onlar da çocuklarının yetişmesi için,öğretmenlere yardımcı olmalıdır.

Öğretmenlerimize gereken önem ve değerin verilmesi, sorunlarının çözümlenmesi, onların kutsal mesleğimize daha sıkı sarılmalarını sağlayacaktır.

Atatürk'ün manevî mirasına en fazla sahip çıkması gereken kesim, öğretmenlerdir. Bu bağlamda öğretmen yetiştiren kurumların da kaliteli bir eğitimi gerçekleştirebilecek şekilde teknolojik araç ve gereçlerle donanmaları şarttır. Sadece bu şekilde sağlıklı düşünen, çalışkan, üreten ve milletini seven nesiller yetiştirebiliriz. Buna da çok ihtiyacımız var. Çünkü, bu ülkenin kişilikli, bilgili ve çalışkan insanlara ihtiyacı var.

Çalışkan, dürüst ve insani değerlere sahip insanlar olmamız, sevgi dağıtıp içimizi aydınlatan öğretmenlerimize verebileceğimiz en güzel armağandır.

Ebediyete intikal etmiş bütün öğretmen ve eğitimcileri rahmetle anıyorum. Değerli meslektaşlarıma, çalışma arkadaşları ve öğrencileriyle daha mutlu ve başarılı,sevenleriyle de sağlıklı ve huzurlu yaşamalarını dilerim.

İçimizdeki acı ve buruklukla da olsa, “Öğretmenler Günümüzü” kutlarım.

Sevgili öğretmenlerim, geleceğimiz,gözlerinizde gördüğümüz ışıltılar gibi aydınlık olsun!

Sevgiyle kalın. Saygılarımla.

Ali ihsan ÖZÇAKIR

MEB. Emekli Bakanlık Başmüfettişi