Latin Amerika'nın İspanyolcada en büyük ozanı olan Neruda'yla 1971 Nobel Ödülünü kazandıktan sonra Paris'te Şili Büyükelçiliğinin binasında görüşen bir muhabir- yazar anlatıyor:
"Neruda, Allende'nin iktidara gelmesinden sonra ülkesinin Paris'teki büyükelçisi idi. Büyükelçiliğin duvarlarını beraberinde getirdiği Şilili ressamların tabloları ile süslemişti. Gerçek büyük sanatçılar gibi sade, alçakgönüllü ve candandı. Ne diplomatik özentisi, ne de Nobel Edebiyat ödülünün ağırlığı vardı üzerinde. Kırk yıllık dostmuş gibi rahatlık içinde konuşuyor, sohbet ediyordu.
Türkiye'den söz edince ağzından ilk dökülen sözcükler "Nazım Hikmet büyük dostumdu olmuştu. Nazım Hikmet'i yakından görüp tanımıştı. Şiirlerini sevmişti. Paris'te Nazım Hikmet onuncu ölüm yıldönümü nedeniyle anılırken bir mesaj da göndermişti.
Nazım Hikmet çok büyük bir sair" demişti Neruda. Sonra arkasından sanki bir çağrışımla Abidin de dostum... O da büyük bir sanatçınız diye eklemişti. Büyük ozan Pablo Neruda, şairleri bir ülkenin Gerçek Nehirlerin olarak tanımlardı, durmadan akıp giden...
Pablo Neruda, yakın dostu Nazım Hikmet'i yitirdikten sonra yazdığı "Nazım'a Bir Güz Çelengi” şiirinde şöyle seslenir:
“Neden Öldün Nazım? Senin
türkülerinden yoksun
ne yapacağız şimdi?
Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin
gibi bir pınar
bulabilecek miyiz bir daha?
………………………………”
Neruda... Dünya için masmavi şarkılar söyleyen sair. Maviyi en çok sevdiği renk olarak dile getirmesi boşuna mı?
NERUDA'NIN EVİNDE NAZIM HİKMET'İ GÖRMENİN GURURU
Efsane Değil insanım” kitabın yazarı anlatıyor:
“Pasifik Okyanusu'na nazir ev, dış görüntüsüyle bir gelini andırıyordu. Evin isi ayrı bir çekici, Neruda özel dostlarının adımı kendisi kazıyarak kirişlere yazmış. Gabriel Garcia Márquez de var. Fidel Castro da. Jorge Luis Borges de var Victor Jara da. Ve Nâzım Hikmet. Nâzım Hikmet'in yalnızca adı yok. Neruda'ya Paris'teki buluşmalarında armağan ettiği işlemeli beyaz gömlek de orada. Neruda ile Nâzım Hikmet'in tanışmaları Moskova'da, 1951'de, Puşkin'in ölüm yıldönümünde gerçekleşmiş. Onlar daha sonra Avrupa'nın çeşitli kentlerinde ve Küba'da sıkça bir araya gelmişler.
NERUDA'NIN NÂZIM BETİMLEMESİ: “NEŞELİ İNSAN”
Bakın Neruda, ailesinden biri olarak gördüğü Nazım Hikmet'i nasıl anlatıyor:
“Nâzım Hikmet çok heybetli biridir. Yaklaşık iki metreye varan boyu açık renk gözleriyle tanıdığım en neşeli insandır. Yattığı odanın 4 ışığını söndürmeyi hep unuturdu. Bu çok doğaldı. Çünkü on sekiz yıl boyunca kaldığı hücrenin tavanındaki ampul hep yanık uyudu. Hücresinin kapı kilidini hep birileri açtı ve kapattı Kardeşim Nazım şiirinde asil şarkı söyleyen bir pınar ve sorunlarla yılmadan savaşan çelikten bir musluk oldu. Benim evrensel barışa katkı olarak yazdığım şiirlerimin onun sanatıyla baş başa gelişmesi beni hep gururlandırdı. Kardeşim Nâzım Hikmet'in türküsü ölüme meydan okuyan zafer türküsüydü. Ben onu dünyanın en büyük şairlerinden biri olarak görüyorum. Şairlik duruşlarında birçok ortak noktaları var Neruda ile Nazım'ın. Onlar devrimci, yurtsever, toplumcu ve aşk adamı, Yüz Aşk Sonesi'nde, Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni... Sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak bir yolculuğa yeniden başlamak için. Bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni..." diyen Neruda'nın Matilde'si ve Nâzım'ın, "Evin içinde dışında uyandı aydınlık/doldu saçlarına Senin/dolandı çıplak beline ak ayaklarına senin" dediği Vera'sı. Hem Matilde hem Vera... Onlar Neruda kadar, Nazım kadar tanınır, bilinirler.
“Benim için mavi, renklerin en güzelidir. İnsanlar arasındaki dünyaya özgürlük ve barış getirir. Hastaneler, hastanelerin o hüzünlü hali bile onun etkisiyle değişebilir, neşeli mavi binalar olabilirdi” diyen Neruda'yı: Şili'nin yıldızını,
“Seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum” diyen Nazım Hikmet'i, ülkemin yıldızını, sevgiyle, saygıyla anıyoruz…