Birinci Dünya Savaşı insanlığın tanık olduğu milyonlarca insanın yaşamını yitirdiği ürperti verici önemli olaylardan bir tanesidir. Bu savaştan sadece 21 yıl sonra insanlık ikinci kez bir benzer acımasız olayla daha yüzleşmek zorunda kalmıştır. Uçakların kullanılması, cephe gerisinde binlerce sivilin ölümüne yol açmıştır. Savaş sonunda kullanılan atom bombası ise tam bir felakettir. Bütün bunlar savaş karşıtlığının yükselişinde etkilidir. Ancak savaş karşıtlığının yükselişinde temelde üç neden vardır. Bunlardan ilki Sovyet Rusya’nın da hızla nükleer silahlara sahip olması ve Amerika’nın doğrudan bu tehdit altında kalmasıdır. Diğeri ise Vietnam Savaşı’dır. Üçüncü neden ise Frankfurt Okulu düşünürlerinin savaş karşıtı çalışmalarıdır. Bu ilk neden Amerikan kamuoyunu o denli tedirgin etmiştir ki Amerikan Başkanı John Kennedy’in suikasta kurban gitmesi sonucu Lyndon Johnson, 1964 yılı Amerikan Başkanlık seçimlerinde adaylığını kor. Rakibi Barry M. Goldwater’ı devre dışı bırakmak için onu nükleer savaş çıkartma potansiyeli ile suçlar. Televizyonlarda yayımlanmak üzere yaklaşık 1 dakikalık Daisy Girl adı verilen bir siyasi propaganda videosu hazırlatır. Küçük bir kız çocuğunun oynatıldığı video Amerikan toplumunu etkiler. Çocukların nükleer silahlardan veya savaştan korunması için oy istenen seçimlerde Johnson başkan olarak seçilir. Önceden savaş çığırtkanlığı pirim yaparken ilk kez barış söylemi seçmen tarafından ciddiye alınmıştır. Aslında 1950 yılında çıkan Kore Savaşı ile 1965 yılında çıkan Vietnam Savaşı arasında teknik ve başlama nedeni açısından pek fark yoktur. Her iki savaşta da Komünist blokun Pasifik ve Hint Okyanusuna yayılmasını engellemek temel amaç olmuştur. Kore Savaşı’nda Batıdan ve pek çok müttefik ülkeden ve dahi kendi kamuoyundan destek gören Amerika aynı desteği Vietnam Savaşı’nda görememiştir. Bunun pek çok nedeni vardır. Johnson barış çığlıklarıyla başkan seçildikten sadece bir yıl sonra 1965’te Vietnam’a savaş açmıştır. Amerikan halkı kendini aldatılmış hissetmiş olmalıdır. Amerikan başkanı John Kennedy’nin suikastı, televizyonların şiddetin para ettiğini keşfetmesine neden olmuştur. İzleyici şiddeti izlemektedir. Amerikan televizyonları daha çok izlenme kaygısıyla Vietnam’dan şiddet haber ve görüntülerini daha çok servis etti. Bu durum, toplumda hiç beklenmedik bir etki doğurdu. Sokak ortasında infazlar vb. görüntüler özellikle Amerikan kamuoyunda infiale yol açar. Özellikle Nguyễn Văn Lém adlı Vietnamlı komünist bir direnişçinin Amerika’nın desteklediği Vietnam ordusunda görevli bir komiser tarafından sokak ortasında kameraların önün tabancayla başından vurularak infaz edilmesi savaş karşıtlığının bir sembolü haline gelir. Amerika’nın barış yalanı ortaya çıkmıştır. 1946 yılında Amerikan deniz filosu filosunun büyük bir coşkuyla karşılandığı Türkiye’de de Amerikan karşıtlığı yükselmeye başlar. Dost Amerika algısı emperyalist Amerika algısına doğru dönüşür. Bir de Kıbrıs’taki soydaşlarını korumak isteyen Türkiye bu adaya müdahale etmeye kalktığında aynı Amerikan Başkanı Johnson’ın Türkiye’ye (İsmet İnönü) 1964 yılında tehdit içeren mektup göndermesi işin tuzu-biberi olur. Artık 1946’da coşkuyla karşılanan Amerikan donanması bundan sadece 22 yıl sonra 1968’de Türkiye’de protestolarla karşılanacaktır. Amerika ise yarattığı medyanın kurbanı olmuştur. Amerikan medyası bilmeden kendi ülkelerini ele vermiştir. Amerika ise bu olaylardan ders çıkararak işgal bölgelerinde bundan sonra seçilmiş görüntülerin servisine izin vermiştir. Ölen sivillerin, yıkılan evlerin, yaşanan mağduriyetlerin medya tarafından gösterilmemesine dikkat edilmiştir.

Nguyễn Văn Lém adlı Komünist Yanlısının Amerika’nın Desteklediği Yerel Güçler Tarafından Sokak Ortasında İnfazı (1968).

Türkiye’ye Gelen Amerikan 6. Filosunun Protesto Edilmesi (1968).