“Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmık, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine maliktir. Vicdan hürriyeti mutlaktır. Ve taarruz edilemez. Ferdin en tabii hakkıdır. Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihal vardır. Hürriyet ve İstiklal ise benim karekterimdir.” (1923)Dünya Savaşı öncesinde altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu Orta Avrupa, Balkan Yarımadası, Kuzey Karadeniz ve Kafkasya’da kaybettiği topraklara karşın yine de dünyanın sayılı imparatorluklarından biriydi. Edirne’den Aden’e değin zengin topraklara sahipti. Bu toprakların yer altı ve yer üstü servetleri komşularımızın iştahını kabartıyor “Hasta adam” diye nitelendirdikleri Osmanlı İmparatorluğunu bütünüyle bölüşme hevesine düşüyorlardı.Altı yüz yıl bu kadar geniş topraklara ve bu toprakların yer altı ve yer üstü servetlerine sahip bir imparatorluğun anayurduna, Anadolu’ya, hiçbir alt yapı hizmeti götürmemesi, memleketin asıl sahibi ve devletin kurucusu olan Türklere önemsiz halk yığınları gözüyle bakılıp ihmal edilmesi çok ilginçti. Tarihlere bakıldığında o dönemin büyük imparatorlukları egemenlikleri altındaki ülkeleri sömürerek kendi milletini bolluk ve rahat içinde (müreffeh) yaşatıp, devletini de güçlendirirken, Osmanlı İmparatorluğu sömürülen bir devlet olup, kendi halkının zararına başka halkların refahını sağlamıştı. Sonuç olarak, Büyük Britanya İmparatorluğu bu gün süper güç olarak “İngiltere” adı altında varlığını devam ettirmektedir. Osmanlı İmparatorluğu ise tarihe karışmıştır.Mustafa Kemal Türk halkı ve Milli Mücadele düşüncelerini kendisi şöyle anlatmaktadır:“Bizim neslimiz gençlik yıllarına Osmanlılık telkin ve etkileri hakimdi. İmparatorluk halkını oluşturan Türk’ten başka uluslara özel bir değer veriliyor, biz Türkler memleketin sahibi ve devletin kurucusu olmamıza rağmen ikinci planda gelen önemsiz halk yığınları sayılıyorduk.”Şair Mehmet Emin Yurdakul’un ilk defa Manastır Askeri İdadisinde öğrenci iken okuduğum “Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur” mısraları ile başlayan şiirinde, bana ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum. Fakat ben asıl bunu, orduya katıldığım ilk günlerde bir Anadolu çocuğunun göz yaşlarında ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük, benim en derin güven kaynağım, en zengin övünç dayanağım oldu. Kendimi hiçbir zaman Osmanlılığın telkin ettiği başka ulusları öven ve Türklüğü aşağı gören eksiklik duygusuna kaptırmadım.” Sözün özü Atatürk Diyor ki:“Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki ulusal benliğini bulamayan uluslar başka ulusların esiridir…” (1923)