21. Yüzyıl tüm gelişmeleriyle zaman içerisindeki yolculuğuna devam ediyor. Teknolojik gelişmelerin ve yeniliklerin ardı arkası kesilmeden devam ediyor. Öyle ki ABD’de yaşayan dünyanın en zengin iş insanları kendi şirketlerine yaptırdıkları uzay araçlarıyla uzay turizmine bile başladı, parayı basan herkes (milyon dolarları) olanlar uzaya çıkıyor. Kısacası insanoğlu aklını ve becerilerini kullanarak uzayı bile keşfetmeye başladı.

***

Ancak dünyanın bazı ülkelerine baktığımızda sanki bu yüzyılı değil de ortaçağı hatta daha geri çağları yaşıyorlar. Özellikle Afrika ve Arap ülkeleri ilkel yaşam tarzlarını değiştirmek bir yana dursun modernizme bile karşılar. Yaşam tarzları, kılık kıyafetleri, inançlarındaki tuhaf ritüeller ile kopuk hayatlar yaşıyorlar. Örneğin Afganistan, Pakistan, Yemen, Suriye, Filistin, Libya, Ürdün gibi ülkelerde iktidarlarda aşırı İslami yönetim tarzını uygulayan yönetimler mevcut. O ülkelerde yaşayanlara bazı en temel hak sayılan giyim kuşam, iletişim, seyahat özgürlüğü, kadın hakları gibi pek çok şey kısıtlanmış hatta haram ilan edilmiş. Düşününce ‘olur mu öyle şey’ diyorsunuz ama oluyor işte. Geçtiğimiz günlerde Afganistan yönetimini ele geçiren Taliban şimdiden ağır kısıtlamalarla halkına fetvalar vererek duyurular yapıyor. Taliban’dan kaçan bir Afgan kadın ülkede Taliban askerlerinin küçük yaşta olan kız çocuklarına tecavüz ettiklerini gördüğünü tüm dünyaya anlatmıştı. Bunu yapanlar radikal İslami yönetimi benimseyen iktidarın sözüm ona askerleri. Diğer ülkelerde de durum aynı maalesef. İnsanın aklına bazen neden bu tür oluşumlar İslam coğrafyalarında daha fazla diye? Sanırım cevabı basit insanları hurafelerle kandırmak çok kolay. Çünkü okuma yazma oranları o kadar düşük ki cehaletle beslenen sözüm ona İslami yöneticilerinin iştahlarını kabartıyor ve tebaalarını aldatma-larını kolaylaştırıyor. Yani asıl mesele okuma yazma bilmemek, körü körüne bazı şeylere ve kimselere inanmak. Bahsi geçen ülkelerde erkekler bile çoğu haklardan mahrum edilmişken, kadınların hiçbir haklarının olmaması normal gözüküyor.

Ortaçağ’da kiliselerin yöneticileri de bugünkü radikal iktidarların yaptıklarının aynısını tebaalarına yapmıştı. Kadınların o zamanlarda da hakları yoktu, söz sahibi olamıyorlardı. Hatta bazı ülkelerde kadınları cadı (şeytan işbirlikçisi) olarak kendi kurdukları sözde mahkemelerde yargılayıp, kentlerin, kasabaların ve köylerin meydanlarında ellerini kollarını bağlayarak diri diri yakıyorlardı.

***

Ortaçağ’ın üzerinden yüzyıllar geçti, şimdi modern çağdayız ama bazı karanlık zihinler tarihin sayfalarında kalmamış yeniden gün yüzüne çıkmış. Kendi istek ve arzuları doğrultusunda boyundurlukları altında yaşayan halklara reva gördükleri her şeyi yapıyorlar. Bazılarınız diyebilirsiniz sadece radikal İslami yönetimler mi var? Tabii ki hayır ruhunda insanlığı unutmuş ve hiç barındırmayan herkes yobazlıkta sınır tanımıyor. Avrupa’da bile hala NEO Nazi (Aşırı sağcı milliyetçi) zihniyeti benimsemiş ve bunu yabancı düşmanlığı olarak gösteren gruplar var. Ancak bu gibi oluşumlar çok büyük eylemler yapamıyor, cılız kalıyorlar. Çünkü modern Avrupa demokratik hakları savunuyor ve azınlıkta kalan yabancı düşmanı kişilere prim vermiyor. Yaşanılan ülkeler neresi olursa olsun cehaletin hüküm sürdüğü her yerde insan hak ve hukuklarından bahsetmek anlamsızlaşıyor. Oysa dünyayı yedi günde yaratan ve ilk ana babamız Adem ile Havva’ya yaşamaları için veren Allah, kullarının bu kadar zalim olmasına üzülmez mi? İnsanın insana üstün kılınmadığı kutsal kayıtlarda çok kere ifade ediliyor. Ama şeytanla iş tutan herkes Allah’ın sevgisinden mahrum kaldıkları için diğer insanlara zulüm ederek ego tatmini yapıyorlar. Modern dünyada ortaçağı yaşayan tüm insanların azat olduğu bir dünya dileğiyle…